Ulu önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sonsuzluğa uğurlanışının 83. Yılını saygıyla anarak, onun Sivas’ta söylediği bir sözle yazıma başlıyorum.
“ Bugün Anadolu ahalisi, kadın erkek cümlemiz, fırka (parti) isminden bile nefret ediyoruz. Çünkü artık bozuldu, kokuştu. Bizler parti filan istemediğimiz gibi birkaç kişinin parti kavgasına da memleketi feda edemeyiz.” Bizim partilere değil Milli Birliğe ihtiyacımız var demiştir.( Sivas Anadolu Kadınları Müdafaai Vatan Cemiyeti Bildirisi, 1920 )
Bu gün yaşadıklarımıza bakıldığında, aslında o günleri tekrardan yaşıyoruz. Hem de o günlerden daha zor daha ağır şartlarda yaşanıyor her şey. Tarih tekerrürden ibarettir demiş atalarımız. Tıpkı o günlerde olduğu gibi, bu gün de basına göre her şey güllük, gülistanlık. Tıpkı o günlerde olduğu gibi, bu günde halk her şeyden bihaber. Bizim ülkemize bir şey olmaz düşüncesinde. Tıpkı o günlerdeki siyasi parti niteliğinde kurulmuş olan bazı cemiyetlerde olduğu gibi, bu gün de siyasiler rant ve kişisel çıkarlarının peşinde, koltuk kavgasında. İnsanlar kutuplaştırılmış, İnsanlar yaşadıklarına tepkisiz, herkes geçim derdine düşmüş. Basın; ülkenin kuşatıldığını; ABD’nin, İngiltere’nin, Fransa’nın, Hindistan’ın, BAE’nin, Suudi Arabistan’ın; Yunanistan ve Ege adalarına üstlendiğini, Akdeniz’e donanmalarını yerleştirdiğini; İsrail ve ABD’nin güdümündeki PKK,PYD,İŞİD gibi maşaların, güneyde eli tetikte talimat beklediklerini; İran’ın Çin destekli olarak doğuda hazırlık yaptığını; Ermenistan’ın İsrail, Fransa ve Rusya destekli hazırlık yaptığını bu halka bildirmiyor. İçeride Türkiye Cumhuriyetini yıkıp islam federe devleti kurmayı hayal eden ve kamplarda eğitim almış, sayıları 500 binin üzerinde olduğu bilinen örgütler ve bazı cemaatlerin varlığı bilindiği halde tüm bunlara ilaveten Suriye’den, Afganistan’dan ülkeye giren 20-40 yaş grubundaki şahıslar bilindiği halde basın neden bunların üzerine gitmiyor. Ülkeyi yönetenler neden bunlarla ilgili herhangi bir adım atmıyor. Muhalefet neden tüm bunlara suskun kalıyor. Bu grup ve örgütlerin hedefindeki insan topluluğu kim ve kimlerden oluşuyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hem içerden, hem de dışardan kuşatma altındayken neden halk haberdar edilmiyor. Birkaç ay içinde kaçınılmaz olan büyük bir savaş ve bu aşamada rejimi değiştirmeye yönelik iç düşmanların hazırlıklarına, ülkeyi yönetenler neden karşı hazırlık yapmıyor. Muhalefet neden kuzu gibi bekliyor?
1.Dünya savaşı başlarken de halk tam bu pozisyondaydı. Onların gözünde çok büyük bir Osmanlı Devleti vardı. Bize bir şey olmaz diyorlardı. İnanmıyorlardı. Halka göre her şey güllük gülistanlıktı. Çünkü onlara gerek basın, gerek se yönetenler böyle diyordu. İşgal anında bile halkın çoğu işgalin farkında değildi. O günlerde Lord Curzon’a Amiral Robeck’den gönderilen bir telgrafta, İstanbul halkının işgal karşısında takındığı kayıtsız tavrını; “Türk halkı şimdilik iyi hareket ediyor” şeklinde bildiriyordu. İstanbul işgalinde basın da tepkisizdi. Çünkü basın sarayın güdümünde ve sadece sarayın istediklerini yazıyordu. Tıpkı bu gün olduğu gibi.
O dönemde İstanbul halkı; işgal kuvvetlerinin girilmedik ev bırakmayıp bütün kadınlarımıza tecavüz etmesinden sonra işgal edildiğinin farkına vardı. Bu gün de öyle mi olması gerekiyor?
Görüldüğü gibi, Ülkeyi yönetenlerin de, muhalefetinde Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Halkına hizmet etmedikleri ortada dır. Basının, sarayın güdümünde olduğu ortadadır. 11 Kasım 1938 den bu yana Türkiye Cumhuriyetinin Türkler tarafından yönetilmediği de ortadadır. Bu gün meclise gönderilen 600 milletvekilinden, kökeni Türk olan sadece 114 milletvekili vardır. Diğerleri Arap, Kürt, Ermeni, Yahudi kökenli ve çifte vatandaş vs kişilerdir.
Bazı vatandaşlar hala seçimden ümit bekliyor olabilir ya da düşündükleri muhalefet partisinden ümit bekliyor olabilir. Bu yazıyı bir kez daha okuyup iyice düşünmelerini tavsiye ederim. Çünkü;
1-100 yıl önceki siyasi parti niteliğinde yer alan cemiyetlerde olduğu gibi, bu gün de tüm siyasilerin çabası Türk halkı ya da bu ülke için değil, Kendi şahsi çıkarları ya da kuklalığını yaptıkları ülkeler içindir.
2-Seçimler olmayacak. Seçim tarihi ve beklentisi bir aldatmacadan ibarettir.
3-Ülkemizin etrafındaki kuşatma ve tamamlanan hazırlıklar ve içerde bazı rejim karşıtı grupların hazırlıkları gösteriyor ki, birkaç ay içerisinde hem iç hem de dış savaşa girilecek.
4- Dış güçlerin hedefi; Damarında asil Türk kanı dolaşan Türk halkını yok edip Anadolu’ya hakim olmaktır.
5- İç düşmanın hedefi; damarında asil Türk kanı dolaşan ve Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetini savunan Türk halkını yok edip, Araplaşmış bir kültür ile İslam federe devleti kurmaktır.
6- Tüm bunlar gösteriyor ki, hem dış düşmanın hem de iç düşmanın tek hedefi sadece damarında asil Türk kanı akan her vatandaştır.
Bu sebepledir ki, henüz bazı şeylerin farkında olmayan halkımızın uyanması için zamanın sonuna gelinmiştir. Tam da bu nokta uçurumdan önceki son virajdır.
Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Gençliğe hitabesinin bir bölümünde şu sözü söylemiştir. “Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Atatürk, 100 yıl önce oluşan benzer şartlar neticesinde, Anadolu ya çıkmış ve halkla bir araya gelip, Kuva-i Milliye teşkilatını kurmuştur. Kurduğu bu Kuva-i Milliye Teşkilatı ile işgal kuvvetlerine karşı Milli Mücadeleyi başlatmış ve sonuçta galip gelerek Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur.
Bu gün ise yaşadıklarımız ve geldiğimiz ortam aşikardır. Düşman tarafından gelişen teknolojinin etkisiyle bu gün yaşanacaklar geçmişte yaşananlardan daha sert, şartlar daha ağır olacaktır. Türk Milleti için, Türkiye Cumhuriyetini müdafaa ve muhafaza etmek zaruridir. Ay yıldızlı Türk Bayrağımızı sonsuza dek göklerde dalgalandırmak zaruridir. Neslimize Bağımsız, adil ve çağının üstünde bir Türk Devleti bırakmak zaruridir. Ailenizin, Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin namusuna sahip çıkmak bir zaruridir. Vatanımıza içeriden ya da dışarıdan göz dikenlere karşı hazır olmak bir zaruridir.
Bu maksatla Hüseyin Hakkı Kahveci önderliğinde kurulmuş olan ve hiçbir siyasi bağı olmayan, hiç bir yabancı devletin güdümünde olmayan, sadece Atatürk le paralel çizgide yola çıkmış ve tek amacı Türk vatanını, Türk milletini sonsuza kadar var edip, Türk bayrağını sonsuza dek göklerden indirmemek andı ile kurulan Atatürk Atabey19 Türk Ocakları; Kuva-i Türk’ün, şerefli cephenin tek adresidir. 100 yıl önce Atatürk’ün Kuva-i Milliyesi Bu gün Hüseyin Hakkı Kahveci’nin kurduğu Kuvai Türk’dür. Atatürk Atabey19 Türk Ocakları’nın diğer Türk Ocakları ile ya da her hangi bir siyasi parti ile bağı yoktur. Atatürk Atabey19 Türk Ocakları, Ülkenin bir çok ilinde yapılanmasını, teşkilatlanmasını tamamlamış ve halen de hızlı bir şekilde teşkilatlanması olmayan illerde teşkilatlanmasını tamamlama yolunda Hızlı adımlarla yol almaktadır. Bu ocağa gelmek isteyenlerin geçmişinde sağcı, solcu, alevi, sünni vs olması ya da geçmişinde her hangi bir partiye üye olması fark etmiyor. Aranan tek şart, particilik kimliğinden uzaklaşıp, üyeliği varsa iptal ettirip; partisiz olarak bu ocağa gelmesi ve damarında asil kanı hisseden bir Türk vatandaşı olmasıdır. Gelecek olan tehlikede, bireyin yaşaması için toplumun yaşaması; toplumun yaşaması için Ülkenin yaşaması şarttır.
Zaman birkaç aya kadar daralmış, tehlike hızla yaklaşmaktadır. Tüm bunlara rağmen gözünü kapatıp, kulaklarını tıkayarak uyumak demek uykuda ölmek demektir. Bu ülke hepimizin ülkesi. Hepimizin çocuklarının geleceği, ülkemizin geleceğine bağlıdır. Uçurumdan önceki son viraj, Hüseyin Hakkı Kahveci önderliğindeki Atatürk Atabey19 Türk Ocaklarıdır. Ey Türk Uyan ve şerefli cephede birleşerek ülkene sahip çık. Çünkü yaşayabileceğin başka bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti yok.
Ercan Çamalan
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR
- Suçlu Sensin31 Mayıs 2022
- Ülkemizde Kaos Yaratıyorlar. Oyuna Gelmeyin9 Mayıs 2022
- Ülkemiz Nasıl Bu Hale Geldi, Nasıl Kurtulur13 Nisan 2022
- Sanayi’de Elektrik Kesintilerinin Asıl Sebebi24 Ocak 2022
- Ruh ve Beden23 Ocak 2022
Ulu önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sonsuzluğa uğurlanışının 83. Yılını saygıyla anarak, onun Sivas’ta söylediği bir sözle yazıma başlıyorum.
“ Bugün Anadolu ahalisi, kadın erkek cümlemiz, fırka (parti) isminden bile nefret ediyoruz. Çünkü artık bozuldu, kokuştu. Bizler parti filan istemediğimiz gibi birkaç kişinin parti kavgasına da memleketi feda edemeyiz.” Bizim partilere değil Milli Birliğe ihtiyacımız var demiştir.( Sivas Anadolu Kadınları Müdafaai Vatan Cemiyeti Bildirisi, 1920 )
Bu gün yaşadıklarımıza bakıldığında, aslında o günleri tekrardan yaşıyoruz. Hem de o günlerden daha zor daha ağır şartlarda yaşanıyor her şey. Tarih tekerrürden ibarettir demiş atalarımız. Tıpkı o günlerde olduğu gibi, bu gün de basına göre her şey güllük, gülistanlık. Tıpkı o günlerde olduğu gibi, bu günde halk her şeyden bihaber. Bizim ülkemize bir şey olmaz düşüncesinde. Tıpkı o günlerdeki siyasi parti niteliğinde kurulmuş olan bazı cemiyetlerde olduğu gibi, bu gün de siyasiler rant ve kişisel çıkarlarının peşinde, koltuk kavgasında. İnsanlar kutuplaştırılmış, İnsanlar yaşadıklarına tepkisiz, herkes geçim derdine düşmüş. Basın; ülkenin kuşatıldığını; ABD’nin, İngiltere’nin, Fransa’nın, Hindistan’ın, BAE’nin, Suudi Arabistan’ın; Yunanistan ve Ege adalarına üstlendiğini, Akdeniz’e donanmalarını yerleştirdiğini; İsrail ve ABD’nin güdümündeki PKK,PYD,İŞİD gibi maşaların, güneyde eli tetikte talimat beklediklerini; İran’ın Çin destekli olarak doğuda hazırlık yaptığını; Ermenistan’ın İsrail, Fransa ve Rusya destekli hazırlık yaptığını bu halka bildirmiyor. İçeride Türkiye Cumhuriyetini yıkıp islam federe devleti kurmayı hayal eden ve kamplarda eğitim almış, sayıları 500 binin üzerinde olduğu bilinen örgütler ve bazı cemaatlerin varlığı bilindiği halde tüm bunlara ilaveten Suriye’den, Afganistan’dan ülkeye giren 20-40 yaş grubundaki şahıslar bilindiği halde basın neden bunların üzerine gitmiyor. Ülkeyi yönetenler neden bunlarla ilgili herhangi bir adım atmıyor. Muhalefet neden tüm bunlara suskun kalıyor. Bu grup ve örgütlerin hedefindeki insan topluluğu kim ve kimlerden oluşuyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hem içerden, hem de dışardan kuşatma altındayken neden halk haberdar edilmiyor. Birkaç ay içinde kaçınılmaz olan büyük bir savaş ve bu aşamada rejimi değiştirmeye yönelik iç düşmanların hazırlıklarına, ülkeyi yönetenler neden karşı hazırlık yapmıyor. Muhalefet neden kuzu gibi bekliyor?
1.Dünya savaşı başlarken de halk tam bu pozisyondaydı. Onların gözünde çok büyük bir Osmanlı Devleti vardı. Bize bir şey olmaz diyorlardı. İnanmıyorlardı. Halka göre her şey güllük gülistanlıktı. Çünkü onlara gerek basın, gerek se yönetenler böyle diyordu. İşgal anında bile halkın çoğu işgalin farkında değildi. O günlerde Lord Curzon’a Amiral Robeck’den gönderilen bir telgrafta, İstanbul halkının işgal karşısında takındığı kayıtsız tavrını; “Türk halkı şimdilik iyi hareket ediyor” şeklinde bildiriyordu. İstanbul işgalinde basın da tepkisizdi. Çünkü basın sarayın güdümünde ve sadece sarayın istediklerini yazıyordu. Tıpkı bu gün olduğu gibi.
O dönemde İstanbul halkı; işgal kuvvetlerinin girilmedik ev bırakmayıp bütün kadınlarımıza tecavüz etmesinden sonra işgal edildiğinin farkına vardı. Bu gün de öyle mi olması gerekiyor?
Görüldüğü gibi, Ülkeyi yönetenlerin de, muhalefetinde Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Halkına hizmet etmedikleri ortada dır. Basının, sarayın güdümünde olduğu ortadadır. 11 Kasım 1938 den bu yana Türkiye Cumhuriyetinin Türkler tarafından yönetilmediği de ortadadır. Bu gün meclise gönderilen 600 milletvekilinden, kökeni Türk olan sadece 114 milletvekili vardır. Diğerleri Arap, Kürt, Ermeni, Yahudi kökenli ve çifte vatandaş vs kişilerdir.
Bazı vatandaşlar hala seçimden ümit bekliyor olabilir ya da düşündükleri muhalefet partisinden ümit bekliyor olabilir. Bu yazıyı bir kez daha okuyup iyice düşünmelerini tavsiye ederim. Çünkü;
1-100 yıl önceki siyasi parti niteliğinde yer alan cemiyetlerde olduğu gibi, bu gün de tüm siyasilerin çabası Türk halkı ya da bu ülke için değil, Kendi şahsi çıkarları ya da kuklalığını yaptıkları ülkeler içindir.
2-Seçimler olmayacak. Seçim tarihi ve beklentisi bir aldatmacadan ibarettir.
3-Ülkemizin etrafındaki kuşatma ve tamamlanan hazırlıklar ve içerde bazı rejim karşıtı grupların hazırlıkları gösteriyor ki, birkaç ay içerisinde hem iç hem de dış savaşa girilecek.
4- Dış güçlerin hedefi; Damarında asil Türk kanı dolaşan Türk halkını yok edip Anadolu’ya hakim olmaktır.
5- İç düşmanın hedefi; damarında asil Türk kanı dolaşan ve Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetini savunan Türk halkını yok edip, Araplaşmış bir kültür ile İslam federe devleti kurmaktır.
6- Tüm bunlar gösteriyor ki, hem dış düşmanın hem de iç düşmanın tek hedefi sadece damarında asil Türk kanı akan her vatandaştır.
Bu sebepledir ki, henüz bazı şeylerin farkında olmayan halkımızın uyanması için zamanın sonuna gelinmiştir. Tam da bu nokta uçurumdan önceki son virajdır.
Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Gençliğe hitabesinin bir bölümünde şu sözü söylemiştir. “Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Atatürk, 100 yıl önce oluşan benzer şartlar neticesinde, Anadolu ya çıkmış ve halkla bir araya gelip, Kuva-i Milliye teşkilatını kurmuştur. Kurduğu bu Kuva-i Milliye Teşkilatı ile işgal kuvvetlerine karşı Milli Mücadeleyi başlatmış ve sonuçta galip gelerek Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur.
Bu gün ise yaşadıklarımız ve geldiğimiz ortam aşikardır. Düşman tarafından gelişen teknolojinin etkisiyle bu gün yaşanacaklar geçmişte yaşananlardan daha sert, şartlar daha ağır olacaktır. Türk Milleti için, Türkiye Cumhuriyetini müdafaa ve muhafaza etmek zaruridir. Ay yıldızlı Türk Bayrağımızı sonsuza dek göklerde dalgalandırmak zaruridir. Neslimize Bağımsız, adil ve çağının üstünde bir Türk Devleti bırakmak zaruridir. Ailenizin, Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin namusuna sahip çıkmak bir zaruridir. Vatanımıza içeriden ya da dışarıdan göz dikenlere karşı hazır olmak bir zaruridir.
Bu maksatla Hüseyin Hakkı Kahveci önderliğinde kurulmuş olan ve hiçbir siyasi bağı olmayan, hiç bir yabancı devletin güdümünde olmayan, sadece Atatürk le paralel çizgide yola çıkmış ve tek amacı Türk vatanını, Türk milletini sonsuza kadar var edip, Türk bayrağını sonsuza dek göklerden indirmemek andı ile kurulan Atatürk Atabey19 Türk Ocakları; Kuva-i Türk’ün, şerefli cephenin tek adresidir. 100 yıl önce Atatürk’ün Kuva-i Milliyesi Bu gün Hüseyin Hakkı Kahveci’nin kurduğu Kuvai Türk’dür. Atatürk Atabey19 Türk Ocakları’nın diğer Türk Ocakları ile ya da her hangi bir siyasi parti ile bağı yoktur. Atatürk Atabey19 Türk Ocakları, Ülkenin bir çok ilinde yapılanmasını, teşkilatlanmasını tamamlamış ve halen de hızlı bir şekilde teşkilatlanması olmayan illerde teşkilatlanmasını tamamlama yolunda Hızlı adımlarla yol almaktadır. Bu ocağa gelmek isteyenlerin geçmişinde sağcı, solcu, alevi, sünni vs olması ya da geçmişinde her hangi bir partiye üye olması fark etmiyor. Aranan tek şart, particilik kimliğinden uzaklaşıp, üyeliği varsa iptal ettirip; partisiz olarak bu ocağa gelmesi ve damarında asil kanı hisseden bir Türk vatandaşı olmasıdır. Gelecek olan tehlikede, bireyin yaşaması için toplumun yaşaması; toplumun yaşaması için Ülkenin yaşaması şarttır.
Zaman birkaç aya kadar daralmış, tehlike hızla yaklaşmaktadır. Tüm bunlara rağmen gözünü kapatıp, kulaklarını tıkayarak uyumak demek uykuda ölmek demektir. Bu ülke hepimizin ülkesi. Hepimizin çocuklarının geleceği, ülkemizin geleceğine bağlıdır. Uçurumdan önceki son viraj, Hüseyin Hakkı Kahveci önderliğindeki Atatürk Atabey19 Türk Ocaklarıdır. Ey Türk Uyan ve şerefli cephede birleşerek ülkene sahip çık. Çünkü yaşayabileceğin başka bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti yok.
Ercan Çamalan
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR
- Suçlu Sensin31 Mayıs 2022
- Ülkemizde Kaos Yaratıyorlar. Oyuna Gelmeyin9 Mayıs 2022
- Ülkemiz Nasıl Bu Hale Geldi, Nasıl Kurtulur13 Nisan 2022
- Sanayi’de Elektrik Kesintilerinin Asıl Sebebi24 Ocak 2022
- Ruh ve Beden23 Ocak 2022