Atatürk, Agartalı İnsiye Seçilmiştir

Yayınlama: 26.12.2021
Düzenleme: 25.12.2021 22:03
692
A+
A-
Hüseyin Hakkı Kahveci(Parlamento Haber Genel Yayın Yönetmeni) Gazeteci, Yazar, Stratejist, Siyaset ve Terör Uzmanı olarak Free Lance yani bağımsız gazetecilik alanında faaliyet göstermektedir. 19 Kasım 1972 tarihinde İstanbul'da dünyaya gelmiştir. İlk – Orta ve Lise eğitimini Ankara'da tamamlamış olup 1991 yılında Devlet Bursu ile yurt dışında burslu Tıp eğitimi almıştır. Sonrasında CSU – USA'de İşletme üzerine Üniversite eğitimi sonrasında MD; Master düzeyinde Uluslararası İlişkiler ve Management eğitimi almıştır.Partisiz Atatürk Devlet Yönetim Algoritması İdeloğu, Atabey19 Gençlik Kültür Ocakları Türkiye Teşkilatları ve Atatürk Atabey19 Türk Ocakları Avrupa Federasyonu Genel Başkanı

İnsanın yapısında XX (kadın) – XY (erkek) düzeni hâkimken, Kara melekler dediğimiz Şeytanın askerlerinde de XXY, Agartalılarda ise XYY düzeni söz konusudur.

Büyük İskender ve Kâfiristan

Büyük İskender, dünyanın ilk fatihlerinden biri olan bu genç (eşcinsel) komutan, Kâfiristan’a kadar neden gitti, orada ne aradı? Makedonyalı Büyük İskender ve komutanlarının önemli bir bölümü, Kara Melekler denilen Lanetlilerden oluşuyordu.

Bu delice, akıl almaz fetih yolculuğunun tek nedeni ise Kâfiristan bölgesinde yer altı mağaralarında yaşayan Agartalılara ulaşarak Işık Kitabı’nı ele geçirmekti. Bu sefer ölümüne yapılmış bir seferdi ve geriye dönmeleri söz konusu bile değildi. Kâfiristan ormanlarında hayatını kaybedene kadar aradı durdu Büyük İskender… Ama aradığını bulamadı.

İşin ilginç tarafı, onun ölümünden sonra Lanetli komutanları ve askerlerin bir bölümü Yunanistan’a geri dönmedi, orada kaldı. Geriye dönmeyenlerin o bölgede yaptığı evliliklerden doğanlar orada farklı bir din oluşturdu. Bölgeye akınlar düzenleyen Arap-Müslümanlar, bir çeşit Şeytan’a taptıklarını gördükleri bu halka Kâfir, bölgeye de Kâfiristan adını verdi.

İyice incelendiğinde, kâfiristanlıların DNA’larında bol miktarda XXY molekülleri görülebilir. Onlar da Lanetli-insan ırkı oluşturmuştur. Bazı kapalı topluluklarda aile/klan/topluluk-içi evliliklerin olduğunu, dışarıya ”kız” verilmediğini biliyoruz. Bu kabileler ya da topluluklar, kendilerinde bulunan lanetli parçayı, yani XXY özelliğini nesillerden nesillere ancak bu şekilde geçirilebilmektedir.

İki dişi, bir erkek kromozomu olan bu Lanetli-insan topluluklarında çok sayıda eşcinsel bulunmaktadır. Bu durum tamamen kimyasal bir durumdur. Lanetlilerde kadınlık hormonları erkeklik hormonlarına göre daha baskın olduğu için, kişi erkek görünümünde olmasına rağmen karşı cinsten ziyade hemcinse yakınlık duymaktadır.

Ancak, bu demek değildir ki, bütün eşcinseller XXY kromozomlarına sahiptir. Eşcinsellerin önemli bir bölümünün psikososyal nedenlerle ya da herhangi bir nedenden kaynaklanan hormon dengesizliği dolayısıyla eşcinsel olduğunu düşünüyorum. Fakat XYY kromozomlarını taşıyan Agartalıların eşcinsel olması teorik olarak imkânsızdır. Bir Agartalı asla eşcinsel olamaz. Bundan dolayı Lanetliler, bir Agartalı aradıklarında onun eşcinsel olmamasına özellikle dikkat etmektedir. 

1100’lü yıllarda Orta Doğu’da büyük bir değişim yaşanmaktaydı. Lanetlilerin kurmuş olduğu Mitra dini, bölgeyi şiddetle etkiliyordu. Müslüman’mış gibi görünen, İslami tarikatlardan biri gibi duran, gerçekte Lanetlilerin dini olan bu din, İsmaili tarikatı eliyle bölgede yayılıyordu. Şiddet içeren, vahşi bir dindi bu.

Bu dinin en büyüm militanı ise Hasan Sabbah’tı. Hasan Sabbah’ın en büyük düşmanı Selçuklulardı. 1100’lü yıllarda o bölgede hüküm süren Selçuklular Mitra dini için büyük bir tehlike arz ediyordu. Eski Pers toprakları, bir zamanlar Mitra dininin hüküm sürdüğü bu topraklar, Gök Tengri’ye inanan bir milletin kontrolü altındaydı artık.

Lanetliler ise bölgeyi, kendileri ile Agartalıların yaşadığı Asya (Hindistan) Arasında bir tampon bölge olarak kullanmak istiyordu. Ta İskender’den beri Agartalıların bulunduğu ve hükmettiği Doğu Asya topraklarına girmeye cesaret edemiyorlardı. Günümüzde Irak, İran gibi ülkelerin bulunduğu topraklar çok önemliydi. Çünkü Filistin bölgesi ve Kudüs kenti mutlaka ve kesinlikle onların kontrolü altında kalmalıydı. Ahit Sandığının tapınağın altında kaldığını düşünüyorlardı, ama ortada tapınak kalmamış, Romalılar zamanında iki kez yıkılmıştır.

Bir evin içinde define arayan biri ne yapar? Evi yıkar. Romalılar da, Ahit Sandığını bulmak için Hz. Süleyman tapınağını iki kez yakmıştır. İçine gizlenen isyancı Yahudiler de tapınakla birlikte yanmışlardı. Aradan yüzlerce yıl geçti, Kudüs artık Müslümanların elindeydi. Eski tapınağın üzerinde iki cami yükseliyordu: Hz. Ömer Camii ve Mescid-i Aksa.

Kudüs’te birçok kişinin gözü vardı; Hasan Sabbah’ın da. Nizamülmülk, XYY kromozomu taşıyan bir işaretliydi ve Şeytan tiranlığı kurmaya çalışan Hasan Sabbah’ın ve Haşişilerin peşindeydi. Mitra dinini yok etmek için savaşıyordu. Hasan Sabbah, Alamut Kalesi’nde, Lanetlilerden öğrendiği teknikleri ve öğretileri kullanarak intihar fedailerini yetiştiriyordu.

Hasan Sabbah, bir XXY, Lanetliydi. Daha doğduğu gün lanetlenmişti. Kaderi buydu ve bu kaderi yaşamak zorundaydı. Ömer Hayyam ise gerçek Bir Agartalıydı, olanları bir gözlemci olarak izliyordu. Rubailerini okursanız ne demek istediğimi çok iyi anlarsınız.

Savaşı Hasan Sabbah ve Lanetliler kazandı, Nizamülmülk öldürüldü. Selçuklular Alamut’a giremedi. Uzun yıllar bölgeye hükmettiler ama sonları kötü oldu. Hasan Sabbah’ın ölümünden 100 yıl sonra Alamut ele geçirildi, Moğollar bölgede taş üstünde taş bırakmadı, kaledeki Şeytan öğretisi kitaplar yok edildi, yakıldı.

Agartalılar, Atlantis’ten büyük bir göçle Moğolistan’dan Tibet’e, aşağıda Anadolu’dan, özellikle Kapadokya’dan İsfahan’a uzanan bir bölgeye dağılmışlardı. Alamut Kalesi’ni yıkan Moğolların başında da Agartalılar vardı.

Agartalılar ve Anadolu…

Atatürk’ün XYY kromozomlu bir Agartalı olduğu bilgisi de bu belgelerde yer almaktadır. Hekim Bey’e göre, Atatürk bir Agartalıydı. Atatürk’ün çocuk sahibi olmayışının nedeni olarak, onun Agartalı oluşu gösterilir.

Bu gizli belgeler, Osmanlı’nın Sultan Abdülhamid’den sonra diğerlerinin kontrolüne girdiğini ve Atatürk’ün Osmanlı hanedanlığını bu yüzden ortadan kaldırıp sürgüne gönderdiğini söylemektedir. 
Atatürk bir AGARTA insiyesiydi . AGARTA aynı zamanda TÜRK dara girdiğinde yetişen TÜRK insiyesidir. 

İnsiyasyon süreci bizzat ERGENKON belgelerinde yer almıştır. ŞEYTAN tarafı FETÖ ve iktidar bilerek ve isteyerek ATATÜRK ve AGARTA`yı yargılamaya kalkmıştır. Kiminle beraber sorusu ise tabi olarak Batı ve Doğu , Hatta bütün Dünya ile beraber. 

Düne kadar Asya’daki sıradağların içinde bulunduğu ileri sürülen bir yeraltı organizasyonu efsanesi olan AGARTA, Ergenekon iddianamesi ile gündeme damgasını vurdu.

FETÖ’CÜ İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin tarafından Ergenekon iddianamesinin açıklanması ve ardından ayrıntıların basında yer almasıyla birlikte, yeni bazı iddialar da gündeme geldi.

Mahkemeye sunulan iddianamede yer aldığı öne sürülen birbirinden çarpıcı iddialar 14 Temmuz’da basında yer aldı. Bu iddialar arasında en dikkat çekeni ise, AGARTA’ydı. Elde edilen bazı belgelerde, örgütün, bir tür tarikat gibi yapılanma içinde olduğu ve 600 yıllık geçmişe dayanan bu tarikatın adının “AGARTA”, yani Ergenekon olduğu ifade edildi.

Sonuç, Lucifer ile hareket edenler kaybetti. AGARTA binlerce yıllık gizemli Türk Devlet geleneğinde vardı. Var olmaya devam edecekte .

İnsiyasyon süreçleri seçilmişlerle yürür. (AGARTA) dünya insanlarının dördüncü boyuta geçişi sürecinde onları karşılayacak, kendini tanıtacak ve kendilerine en uygun olan “O Seçilmiş Temsilci  Kişi” ve etrafında bulunan ona yakın olan dostlarına, onların da fark etmeyeceği şekilde bu bilgiyi aktaracak.” ve bu bilgiler aktarılıyor. Bizde sizlere aktarıyoruz. Fakat ! Ne kadar anlaşıyoruz bilemem.  
BÜYÜK ÇAĞ GELECEK!

HEYET-İ TEMSİLİYE yeniden oluşacaktır. Oluşmaya başlamıştır. Seçilmiş seçer.. Toplanma yeri Göktuğ çatısı altında Atatürk – Atabey Türk Ocakları

ATATÜRK İNSAN ŞİİRİNDE AÇIK AÇIK söylüyor…

Atatürk’ün İnsan şiiri

“Gelenler adamdı, buldukları insandı
İnsan yalnız Tanrının yarattığı mâhluk
İnsan mâhluktan, adam insandan çıktı.
Tanrının insanı yer ve içer.
İnsanın adamı düşünür ve yaratır.”

Gelenler ADAM! Bizde söylenen ADAM bahsettiği değil. Buldukları İNSAN ise biz Türk olarak ADAM oluyoruz. Farklı bir varlık  MAHLUK .. İnsanın adamı ayrı, Tanrı’nın insanı ayrı. Açık ve net olarak MAHLUK’tan çıkan insan, yani şeytan üzerinden türeyen insan. Bahsettikleri biz değiliz.

Bizleri ADAM OLARAK naklediyor. Ne demiştik ? Aryan ve Ari IRK. Yani burada bahsedilen Mahluk ve ADAM iki ayrı varlık tecellisi olup , ADAM ile Mahluk arasında geçen savaşı açıkça ifade ediyor.
TÜRK `LER bu arada ADAM. Yani Mahluk’tan türemiş değil.

Dinler üzerinden saklanan ŞEYTANLIKLAR..

Peki bütün dinler Türk için neden düşman. YECÜC MECÜC diyerek Türk`e saldırıyorlar. Çünkü Tanrı parçacığı sadece ADAM’larda var. Gaflet perdesi yırtılacak..

Atabey Hüseyin Hakkı Kahveci

Türkiye'nin siyaset, medya ve gerçekçi haberlerinin yer aldığı haber portalı