İstanbul ile Türkiye Cumhuriyeti’ne Kurulan Tuzak

Yayınlama: 23.02.2023
118
A+
A-
01.07.1966 yılında Çorum’un Sungurlu ilçesine bağlı Yazır köyünde doğdum. (İlçemiz şu an Boğazkale oldu.) *İlk okulu Ankara Mimar Sınan İlkokulu’nda; orta okul ve liseyi Ankara Tuzluçayır Lisesi’nde tamamladım. *1985 yılında Ankara Üniversitesi Çankırı Meslek Yüksek Okulu Elektrik Bölümü’nden mezun oldum. *1986 yılında Ankara PTT de Elektrik Teknikeri olarak işe başladım. Sonrasında , Türk Telekom’un PTT’den ayrılmasıyla iş hayatıma Türk Telekom da devam ettim. *İş hayatımın 8. yılında tekrar Üniversite sınavına girerek, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Maden Mühendisliği’ni kazandım ve tayinimi Kütahya İl Telekom Müdürlüğü’ne aldırarak, gündüz iş hayatıma devam ederken, akşam ikinci öğretim olarak üniversite öğrenimime devam ettim. Maden Mühendisliği 2. Sınıf sonunda genel not ortalamamın çok yüksek olması sebebiyle aynı okulda Elektrik Elektronik Mühendisliği’ne yatay geçiş hakkı kazanarak, bir alt sınıftan başlamak kaydıyla öğrenimime Elektrik Elektronik Mühendisliği bölümünde devam ettim. *1999 yılında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden mezun olarak aynı iş yerinde görevime Elektrik Elektronik Mühendisi olarak devam ettim. *2002 yılında Türk Telekom İzmir Bölge Müdürlüğü’nün talebi üzerine İzmir'e tayin olup burada görevime devam ederken yine Türk Telekom Genel Müdürlüğü’nün talebi üzerine 2005 yılında Ankara da Türk Telekom Genel Müdürlüğü İnşaat Emlak Daire Başkanlığı’nda görevime devam ettim. Türk Telekom’un aynı yıl özelleşmesi sonucu kurumda uygulanmaya başlayan çalışma sistemi ve cemaat ağırlıklı kişilerin kuruma doldurulmasının verdiği rahatsızlık sonucu 2007 yılında kendi isteğimle kurumdan istifa ettim. *2007 ile 2010 yılları arası kendi ofisimde müteahhitlik 2010 yılından sonra da yine kendi iş yerimde Kozmetik sektörüne girerek hala aynı sektörde iş hayatıma devam etmekteyim. *İş hayatı dışında vatan sevgim sayesinde buluştuğum ve onur duyarak görev aldığım, Atatürk Atabey19 Türk Ocakları Ankara İl Başkanlığı’nda Genel Sekreter olarak çalışmalarıma devam etmekteyim. *Evliyim 3 kız ve 1 erkek olmak üzere 4 çocuk babasıyım.

    Türkiye’nin, NATO’ya girmesi ile birlikte; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve Türk halkına sinsice, haince bir tuzak kuruldu.  Tuzağın adı İstanbul.

    NATO’ya girdiğimiz günden itibaren dışarıdaki küreselciler ile içerideki siyasal ve bürokratik işbirlikçileri aracılığı ile tuzağın ilk adımlarını İstanbul da atmaya başladılar. 

    Gerek destek adı altında, gerekse talimatlarla, yatırımların en büyük payını İstanbul’a ayırdılar. O günden bu yana ülke sanayisinin neredeyse yarısı, İstanbul’a kuruldu. Finans merkezi İstanbul oldu. Ordu tersanelerinin % 70’i İstanbul ve Marmara denizine kuruldu. Taşı toprağı altın dediler. Ülkenin bütün illerinden göç aldı. 

    Modernliğin adresi İstanbul,

    Finansın Merkezi İstanbul,

    Sanayinin Merkezi İstanbul,

    Ekonominin, ithalat ve ihracatın kalbi İstanbul,

    Ülke Nüfusunun ¼ ü ( Dörtte biri ) İstanbul.

    Şimdi bir de madalyonun diğer yüzü var. Dünyanın en tehlikeli fayları üzerine yer alan bir İstanbul.  Denetimsiz ve çarpık bir yapılaşmayla kurulmuş bir İstanbul. Anadolu’nun diğer illeri ile sosyal ve kültürel bağları kopmuş bir İstanbul.

    Artık Türk halkı uyanıp kendine gelmeli. Görmeli bazı gerçekleri.

    Bunun adı komplo teorisi olamaz. Her şey göstere göstere geliyor. Etrafımız sarılmış, güneyimizde yaşanan deprem ve depremden sonraki senaryo ortada. Orada yaralar sarılmaya başlanırken, en büyük darbe İstanbul’a gelebilir.

    Ne mi olabilir?

    Beklenen deprem ya da bir işgal durumunda, Ülke nüfusunun büyük çoğunluğunu kaybedebiliriz, Ülkenin deniz kuvvetleri tamamen yok olabilir. Finans çöker. Ülke sanayisinin yarısı yok olur. İthalat ihracat biter. Ekonomi felç olur, Ülke ekonomik olarak iflas eder, Kısacası İstanbul’un bitmesi demek, Türkiye’nin bitmesi demektir.

    Oysa bizi kıskanan Almanya ya baktığımızda, nüfusları bize denk. Sanayi bütün şehirlere dağıtılmış durumda. Ülke şehirlerin ortalama nüfusu 2 milyonu geçmiyor. Şehirler arası göç yok. Sanayi ve kalkınma ülkenin her köşesinde eşit. Modernizasyon eşit, eğitim eşit. Şehirleri geçin köyleri dahil aynı durumda.

    Şimdi soruyorum; altındaki o tehlikeli deprem faylarına rağmen, ülkenin bütün sanayisini, finansını tek bir şehre kaydırmak, ülke nüfusunun dörtte birini bu şehre çekmek, ordunun tersanelerinin yüzde yetmişini bu şehre ve etrafına doldurmak, bu ülkeye ihanet ve tuzak değil de nedir ?

    Saygılarımla 

    Ercan Çamalan

    Türkiye'nin siyaset, medya ve gerçekçi haberlerinin yer aldığı haber portalı