Nerede Devlet, Nerede Millet?

Yayınlama: 16.07.2022
20
A+
A-
1975 Erzurum doğumluyum. Ziraat Mühendisiyim, Marmara Ünv. İş Güvenliği Uzmanlığı Eğitimi sertifikası, Temel İlkyardım sertifikası sahibiyim. Tarım, mekanik, inşaat, pazarlama, sağlık alanlarında kamu, özel sektörde teknisyen ve yönetici olarak görev yaptım. Klasik psikoloji, klasik biyoloji, müzik, resim ve tiyatroyla amatör olarak ilgiliyim. Evliyim üçüz erkek çocuk babasıyım. Çalışma hayatıma İETT'de Denetim Amiri olarak devam etmekteyim.

    Devletli bir millet idim, 

    Şimdi devletim nerede?

    Kağanlı bir millet idim, 

    Şimdi Kağanım nerede ? 

    Eski yazıtlara bakıldığında 630’larda Türk halkının düştüğü zor durumda, kendilerine sordukları soru buydu. 

    Halk: ‘’Acaba biz ne hatalar yaptık ta devletli bir millet iken bu duruma düştük’’?  diyerek sorguluyor ve içinde bulunduğu soykırım ve zor durumundan kurtulmanın çarelerine bakıyordu. Mukayese edildiği zaman, ilkel ve zor şartlarına rağmen günümüzden daha bilinçli bir geçmişe sahibiz. 

    Bilge Kağan, Orhun abidelerinde düşmanı tarif ettiği gibi, Türk milletinin zaaflarından ve üstün özelliklerinden de bahsetmiştir.

    Bir kere karnı doydu mu bir daha açlık hissetmez. Üstün vasıflarından biri de, askeri özelliklere sahip olmalarıdır.’’ Her Türk asker doğar’’ sözünü Bilge Kağan döneminde de görüyoruz. 

    Bunlar toplumda bozulan bir kaidenin meşruiyetini bazen belirli bazen belirsiz geçmişe atfederek uygulamak neticesinde yaygınlık kazanır. Yani geçmişteki öteki ile yaşanılan zamandaki unsurların birleşmesi ile bir hatıra mirasına sahip olur devlet geleneğimiz. Bu tarihten ziyade milli mitoloji yani geçmişin ululuklarını kutsayarak ve geçmişte yaşanan güçlükleri kutsayarak oluşan mistik bir bakış açısıdır.

    Mesela Kök Türk mezar taşında: “Öz yerim, kutsal yerim; Bir başka mezar taşında. Hem yerimden, hem sularımdan ayrıldım.” 

    Bir diğerinde: “Gökte güneşe, yerde ilme doymadım”… gibi geçmişi yad etme yüceltme ve kutsamalar vardır.

    Yazıtlarda, devletin çöküş nedenleri arasında, yönetenler ile halkın uyumlu olmadıkları görülür. Devletin sürekli olması için, yönetenlerle ulusun uyum içinde olması lazımdır. Avrupa’daki derebeyliklerinde halkın devlete karşılıksız ne hizmetler yaptığı bilinirken; Çin’de hükümet tarafından uygulanan devlet angaryası, halk için korkunç bir yüktü o zamanlar.

    Hakikatin eksiksiz sunulması, insanları yanlışlardan uzak tutması, gerekli şartlardandır. 

    Aristoya göre: Dünya bir bahçedir. Bu bahçenin duvarı devlettir.

    Ulusu oluşturan en önemli unsurlar: birlikte acı çekmiş, sevinmiş, millet olarak yaşama arzusuna sahip, milli gurur, milli iftihar, milli sevinç, kederde ortaklık, soy birliği ve de irade beyanıdır. (bağlı olduğuna dair) 

    Kadim kanunlar, herkesin kullanımında olan, kimsenin tekelinde olmayan ve listelenemeyecek kadar da fazla kanunlardır.  Bunlar;

    Bir tarafta söylem iken

    Bir tarafta görev

    Bir tarafta adet iken 

    Bir tarafta yeni olabilir. 

    Mesela yazıtlarda geçen Memlekete hükmeden kimse, Tanrı’nın buyruğundan ayrılmazsa, Tanrı’da onun gözeticisi ve yardımcısı olur. ”O seni dost bildikten sonra, imkanı yok düşmanın eline bırakmaz.” Sözü manidardır.

    Fatih Sultan Mehmet kanunnamesinde: ‘’Bu kanunname atam ve dedem kanunudur. Ve benim dahi kanunumdur.’’ derken, devlet törensinden bahsetmektedir. 

    ‘’Bizim kanunumuz, kanun üzere kanundur, kadimden adetlerimiz.’’ derken de geçmişe atıfta bulunmuştur. 

    Sen Türksün!  Yeryüzünün en ulu milletindensin. Sana anlatacağımız tarih denilen yazılar ortada yokken, senin milletin doğdu. Kanı temiz, yüreği yılmaz, gözü pek bir şekilde yeryüzüne geldin. On binlerce yıl önce yaşadın, yine öyle yaşayacaksın! (Türklüğünü unutanlara hitaben; ”Askerin Ders Kitabı” 1934 yılında Atatürk tarafından erata dağıtılmak üzere Milli Kimlik Bildirimi olarak hazırlanmış, örnek bir kitapçıktır.)

    Oturup hiçbir şey düşünmemeye çalışmak yerine, ayağa kalkıp bir şeyler yapmak: mutlu ve istekli olmayı beklemek veya sadece mantık çerçevesinde hareket etmek yerine, hayatın rastlantısal ritmini de hesap eden yurttaşlık bilincine ancak atalarımızın yolundan giderek erişebiliriz.

    Hayatın vazgeçilmez ve meşru bir aktörü olarak belirginleşmesini sağlayan güç budur.

    Nasıl ki “Pi ” sayısı olmadan, çember problemi çözülemezse;

    Asalet olmadan da devlet yönetilemez, sorunlar çözülemez.

    Kutsal bir kelime en üst düzeyden karşılığını buluyorsa, demek ki Devlet burada (içimizde). 

    Peki ya millet nerede? 

    Cevabını siz değerli okurlarımıza bırakıyorum.

    Esen kalın. Saygılarımla…

    Taner Toraman

    Türkiye'nin siyaset, medya ve gerçekçi haberlerinin yer aldığı haber portalı
    Yazarın Son Yazıları