Gerek Antik Grekler için gerekse günümüzde Dionysos denildiğinde pek çok kişinin aklına insanlara üzüm suyunu şaraba çevirme sanatını öğreten şarap tanrısı gelmektedir. Fakat Dionysos, bir şarap tanrısından çok daha fazla sanatı, duyguyu temsil etmektedir. Ölümün aslında yeni bir hayatın başlangıcı olmasını, doğadaki doğurganlığı da onda buluyoruz. Bu bakımdan Tanrıça Demeter ile Dionysos’un birbirlerine oldukça benzediğini, bir çok kaynakta ise Demeter ve Dionysos ismini birlikte görebiliyoruz. İkisi de insanlara en çok yakın olan, Demeter kızı için, Dionysos annesi için acı çeken, haz ve acıyı, neşe ve kederi yaşamda en çok toplayan tanrılardı. Demeter, Hades tarafından kaçırılıp yer altında yaşamaya başlayan kızı Persephone’u (Hades’in karısı) sadece bahar geldiği zaman gün ışığında yer altından çıkınca görebilmektedir. Acının kederin temsilcisi Persephone’u, Gian Lorenzo Bernini gibi ünlü heykeltraşlar heykellerine yansıtmıştır. Tıpkı Dionysos’un annesi için acı çekmesi ve tanrı olduktan sonra bile onu kurtarmak için uğraşmasına benzemektedir. Dionysos, Tartaros’a giderek Persophone’ye mersin ağacı verip karşılığında annesi Semele’yi serbest bırakmasını ister. Annesini kurtaran Dionysos, yaşamı sona ermiş diğer ölümlüleri düşünerek annesinin adını hem ölülere hem de tanrılara Thyone olarak tanıtır. Bu durumu yalnız babası Zeus bilir ve çok sevdiği biricik sevgilisine saray inşa ettirir. Böylece Dionysos’un kadehinin içinde çalkalanan gizemi de son bulmuştur.
Üzerine leopar derisinden yapılma bir giysi giyer ve panterler tarafından çekilen bir arabaya binen Dionysos’un, sanat eserleri üzerinde en fazla yansıtılış şeklidir. Yüzyıllar geçmiş her şey değiştiği gibi Dionysos’un da tasvirleri aynı kalmamış, zamanla farklılığa uğramışlardır. Bazen genç, kız kadar güzel, zarif ve kıvırcık saçlı olarak tasvir edilmiş, bazense güçlü, sakallı olarak tasvir edilmiştir.
Ülkemizde yapılan kazı alanlarından Dionysos ile ilgili pek çok eser ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde Dionysos, ya bir heykele ya bir resme, ya bir seramiğin üzerine defalarca kez yansıtılmıştır. Bunlardan en iyi örneklerini, Caravaggio yapmış olduğu Bacchus isimli resimlerinde vermiştir. Resimlere baktığımızda Dionysos’u temsil eden şarabı, üzümü, asma ve sarmaşık yapraklarndan tacını, aynı zaman da yarı çıplak giysisi ile tıpkı bir kadının güzelliğini, naifliğini yansıtır şekilde görmekteyiz. Başında asma ve sarmaşık dalları çevrili olup, bir elinde thyrsos, diğer elinde kadehi vazgeçilmez tasvirleri arasındadır. Thyrsos, uzun bir değnek ve bu değneği saran sarmaşık yapraklarıyla başında bulunan çam kozalağıdır. Aynı zamanda çam ağacı ve kozalakların özellikleri sebebi ile Dionysos kültünde erkeklik organını da simgeler.
Atinalı erkekler birliklerini göstermek için her sene Tanrı Dionysos adına düzenlenen şenliklerde bir araya gelerek tragedyalar düzenlemişlerdir. Özellikle bu tragedyalar Dionysia şehrinde, Dionysos Tiyatrosu’nda bahar geldiği zaman üç gün sürecek şekilde sahnelenirdi. Fakat bu şenliklere kadınların katılıp katılmadığı belli değil ve fakat bir çok akademisyen tarafından katılanların yalnızca erkek olduğu ortak bir fikir haline gelmiştir. Bunun sebebinin ise üçüncü günden sonra tamamen dalga konusu, at kılığına girmiş erkeklerin satirik oyunlar yapması olduğudur. Aynı zamanda Tanrı Dionysos’a tapınma geleneği de yaygındır ki ilk Hristiyanlar Dionysos’u keçi, alkol yüzünden şeytan ile bağdaştırmışlardır. Bir bereket tanrısı olmasının yanında tüm varlıklara hayat veren olarak da temsil edilir.
Hayatında hem ölüm hem doğum olması sebebiyle ölümlü bir tanrı olarak da gösterilir ve aynı zaman da yeniden diriliş mitoslarında en sık rastlanan konulardan biridir. İnsana en yakın olan tanrılardan birisi Dionysos’tur demiştik. Bunun en büyük sebebi tıpkı insanlar gibi duygulara sahip olmasıdır. Acı, keder, haz, mutluluk ve en çok intikam. İnsanlarda olduğu gibi Dionysos’ta intikam duygusunu herkesten daha fazla içinde taşımıştır. Bu yüzden Tanrı Dionysos’a karşı gelen, onu reddeden ve düşman olarak gördüğü herkesi intikam ateşiyle delirterek parçalara ayırırdı. Tabii ki bu sadece düşmanlarına özgü bir durum değil aynı zamanda etrafındaki onu seven ve büyüten herkeste zarar görmüştü. Bunu Dionysos yapmadığı halde başta annesi Semele, teyzesi İno’da nasibini almıştı. İnsanlar arasında ”uğursuz” diye tabir edilen bu kelime resmen Dionysos’un lakabı haline gelmiş, gittiği yerlere de çoğu zaman uğursuzluk götürmüştür. Bu yüzden Dionysos’u okuduğunuz da kendinizden birer yansıma görecek ve gördüğünüz kendi yansımanızla sarhoş olacaksınız.
Özgenur Akış