91 sene önce ne kadar kıymetli ve bir o kadarda yüreğe dokunan sözler söylemiş Gazi Mustafa Kamal Atatürk.
Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, sonsuza kadar, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Varlığının ve geleceğinin, tek temeli budur.
Bu temel, senin en değerli kaynağındır.
Gelecekte de, gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında, seni bu kaynaktan mahrum etmek isteyen kötüler olacaktır.
Bir gün: bağımsızlığını ve cumhuriyetini savunmak mecburiyetinde kalırsan: göreve atılmak için, içinde bulunacağın ortamın imkan ve şartlarını düşünmemelisin.
Bu imkan ve şartlar: çok elverişsiz olabilir.
Bağımsızlığını ve cumhuriyetini elinden almak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada, benzeri olmayan bir gücün temsilcisi olabilirler.
Zorla ya da hile ile, aziz vatanının bütün kaleleri alınmış, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve vatanın her köşesi fiilen işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu durumlarda: daha acı ve korkunç bir şekilde, vatanın içinde, yönetimin başında bulunanlar, hainlik içinde olabilirler. Hatta: kişisel çıkarlarını, düşmanların siyasi hedefleriyle birleştirebilirler.
Millet: yoksulluk ve sıkıntı içinde, yorgun ve bitkin düşmüş olabilir.
Ey Türk geleceğinin evladı. İşte, bu ortam ve koşullarda bile, görevin: Türk bağımsızlığını ve cumhuriyetini kurtarmaktır. İhtiyacın olan güç, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. 20 Ekim 1927
*
Yaşam aslında çok anlamlı ve değerli. Hepimizin bu dünyada bir rolü var. Eminim ki, hepimizin birçok şeye yararı var ve olmuştur. Her birimizde, diğerimizde olmayan en az bir şey vardır ve bu bizi “biz” yapar. Değersiz ve işlevsiz kimse, hatta hiçbir şey yoktur. Tanrı, Evren yolu ile bize hayat dediğimiz o müthiş hediyeyi vermiş. Biz sadece bir gözlemci olarak olup biteni gözlemlemeyi değil, ayrıca bir oyuncu olarak da fark yaratmayı seçmeliyiz. Sırlarla dolu muhteşem evrendeki kısacık rolümüzün değerini bilmeli, genç kalmalı, onurla yaşamalı ve gerektiğinde ölmeliyiz.
Genç kalmak; Hayata taraf olmaktır,
Hayatı ıskalamamaktır,
Hayatın içinde kalmaktır,
Hayata her yaşta ve her sabah yeniden başlamaktır…
İnsan kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi derecesinde yaşlıdır. Cesareti derecesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır. Ümitleri derecesinde genç, ümitsizliği derecesinde yaşlıdır. Hiç kimse fazla yaşamış olmakla ihtiyarlamaz. İnsanları ihtiyarlatan beklentilerinin gömülmesidir. Yıllar cildi buruşturabilir fakat heyecanların teslim edilmesi ruhu buruşturur. İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, aslında yaşamadıkça yaşlanırlar. Güzelliği görme yeteneğini kaybetmeyen kişi asla yaşlanmaz.
Boşuna mı söylemiş Nazım Hikmet;
“Etin pörsümesine bir başka anlam gerek…
Zira ki ihtiyarlamak,
Kendinden başka hiç kimseyi sevmemek demek…”
Usta yazar – edebiyatçı William Shakespeare der ki;
İnsanların çoğu sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmemek için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şeyler vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.
KORKMA! diye başlamaz mı İstiklal Marşımız. Bu İstiklal uğrunda canını vermedi mi koca yürekli analarımız, bacılarımız, gardaşlarımız, babalarımız, delikanlılarımız, ölmedi mi kundakta ki bebelerimiz.
“Her gün aynı şeyi yaparak, Değişik bir sonuç beklemek, HAYALPERESTLİKTİR” diyor Albert Einstein.
Bizler Ata Türk’ün bize bıraktığı Türkiye Cumhuriyeti’nin GENÇLERİ DEĞİL MİYİZ?!..
Bırakın artık Hayalperestliği hep beraber Genç olmayı başaralım ve hep beraber yüksek sesle HAYKIRALIM…
Türküm, Doğruyum, Çalışkanım. İlkem, Küçüklerimi Korumak, Büyüklerimi Saymak, Yurdumu, Milletimi, Özümden Çok Sevmektir. Ülküm, Yükselmek, İleri Gitmektir. Ey Büyük Atatürk! Açtığın Yolda, Gösterdiğin Hedefe Durmadan Yürüyeceğime Ant İçerim. Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun. Ne Mutlu Türküm Diyene !
Sevgi ve saygıyla,
#TürkO
Tolga Akyel