SON DAKİKA

İlerledikçe Geriye Düşüyor, Geriye Gittikçe İlerliyoruz

Bu haber 16 Kasım 2022 - 17:45 'de eklendi.
Abone ol

Zamanın lineer olduğuna ilişkin genel kabullenilmişlik, çokça hataya sürükler insanı. Oysaki dönemler, dönemeçler, kırılma noktalarıdır zamanı büküp bize sürprizler sunan, kulağımıza ipuçları fısıldayan.. Bir vakit sonra küçük parçalar birleşip anlamlı hale gelmeye başlayınca, fiziki bedenlerimizi ruhsal ve zamansal gerçekliğe uyduramadığımızı keşfederiz. Ama bu keşif herkes için kolay olmaz. Hayatın kuralları, dimağımıza sığmayacak sırlarla döşeli. Aklımızla, dürtülerimizle, dünyevi kimliğimizle karar vererek her neyden emin olduysak şimdiye dek; oradaki sınavdan kaldık hep insanlık olarak. Fakat gelin görün ki dimağımızın alamadığı aynı sırlar ruhumuzda geniş bir arşiv olarak hali hazırda durmaktalar. Gönül seslerimiz kapanıp da bize sonradan oturtulan düşünce kalıplarını çalıştırmaya başladığımızdan beridir sürekli bir şeyler yanlış gidiyor, gitti ve gitmekte. 

En basit örnekle; Anadolu’da başta olmak üzere; dünya genelinde yeni doğmuş bebeklerin minik çocukların işiti-görü-hissi algılarının yetişkinlerden çok daha üst boyutta ileride olduğu bilinen bir tecrübe iken, nasıl olur da bizler yetişkiniz olgunuz ilerdeyiz daha çok biliyoruz diyebiliriz ki? Kimi nasıl çarparız, kimi nasıl kandırırız, kimin üstünde egomuzu tatmin ederiz gibi hesaplamalar ve faaliyetlerdeki muazzam uzmanlaşma mıdır yetişkin olmak? Gitgide ne kadar umursamaz, hissiz olduğumuzla gurur duyup hissizliğimizi kalpsizliğimizi güçlenme göstergesi olarak görmek midir olgunlaşmak? Öyle ki, hakka girmekten kalp kırmaktan asla korkmayan, ama sevmekten, şevkat ve dürüstlük göstermekten bir kalbe bir duaya sığmaktan ödleri kopanlara evrildik tüm dünya insanları olarak; ne garip bir yetişkinliktir bu bizim tanımladığımız. Yoksa tuzaklı bir oyuna mı düştük tüm insanlık olarak?

İtalya’da çocuklarla bir sosyal deney yapılmıştı, hayranlıkla izlemiştim. Çocuklara direktif veriyorlardı: ‘’Diğer çocuğu öp.’’ ‘’Diğer çocuğa sarıl.’’ deyince sarılıp öpüyorlardı, ‘’Şimdi diğer çocuğa vur.’’ dediklerinde çocuklar ‘’Asla vurmam, vuramam.’’ deyip bu emri reddediyorlardı. Şimdi kimsenin dünya yetişkinlerine ‘’vur, kalbini kır, sevme, sayma,..’’ diye direktifler vermesine gerek yok, büyük keyifle yapıyoruz biz yetişkinler bunları; adına da başarı dedik, olgunlaşma dedik oldu bitti.

Ahmet, Yeşim, Okan, Selim, Arda, Burak, Çiğdem,…… Bu satırları okuyan her kimsen sevgili dostum, dön arkanı bir bak bakalım yıllar önceki sana; o çocuğa. O gerçekten seni bu yaşında böyle mi hayal etmişti? Peki kalbindeki bunca hissizliği, bunca karmaşayı ve negatifliği taşıyıp sana devreden emanet eden o çocuk muydu? Sana böyle bir emaneti oldu mu onun? Yoksa şuan sana bakarken bana ne olmuş diyerek mi bakıyor? ..

‘’Kalpten kalbe bir yol vardır, görülmez.’’ demiş sevgili Neşet Ertaş, ruhu şad olsun. Tüm dünya insanları o  görünmez yolları yıktık, yerlerine görünür duvarlar ördük. Sözde evrildik fakat evrildikçe yozlaştık, yozlaştıkça kibir çamurunda boğulduk, burnumuz havada ruhumuz yerlerde aklımız kim bilir nerede. Teknolojiyle hayatlarımız kolaylaştı, kolaylaştıkça basitleşti, dertlerimiz azalacağına çoğaldı. Her şey kolaylaştı diye mi bunca değer bilmezlik, sevgisizlik, vicdansızlık? İlerledikçe bir hayli geriledik! 

Atatürk'ün Katilleri - Hüseyin Hakkı Kahveci

Şimdi bu satırı okuyan sen, çok özel ve değerlisin. Onca yolu, zorluğu aşıp, iyi-kötü dualitesinin olduğu bu dünyaya çamurlaşmak için doğmuş olamazsın öyle değil mi? Sen o çamura bulanmamanın bin yolunu arayıp bulup direnip, kendinin en iyi versiyonunu yaşamaya ve yaşatmaya geldin. Sana güvenmiş; sana temiz kalbini emanet etmiş o küçük adama o küçük kadına borcun var. Hepimizin az çok içine düştüğü veya düşmüş olduğu bu zahiri kargaşadan o değerli SEN’i çıkar ve arkana dön bak. Gözlerinin içine merakla bakan o çocuğa sımsıkı sarıl ve fısılda: ‘’Her şeyi beraber halledeceğiz ve biz tekrar pırıl pırıl parlayacağız.‘’

Öz gücümüzle zamanı olması gerektiği gibi büküp kendi ışığımızı kendimizden tekrar devralmanın, geriye giderek ilerlemenin şimdi tam vaktidir.

Buşra Gürsoy

YAZARA AİT DİĞER YAZILAR

Buşra Gürsoy[email protected]
1989'da, İstanbul'da doğdu. Eğitimlerini İstanbul'da Orman Mühendisi olarak tamamlayıp ardından İş Güvenliği Uzmanı olan; televizyon, spor, finans, hukuk, ticaret, mühendislik, iş güvenliği gibi farklı sektörlerde çalışma deneyimi olan yazar, uzun yıllar Güney Amerika'da ve Almanya'da çeşitli eğitimleri ve iş tecrübelerini de kariyerine eklemiştir. Çocukluğundan beri deneme, şiir, makale yazmayı seven yazar, müziği, seyahat etmeyi ve kitap okumayı hayatının ayrılmaz parçaları olarak betimliyor. Özel ilgi alanlarının tümünü ise "Ezoterizm" ana başlığı altında toplayan yazar, ayrıca Basketbol, Badminton ve Hentbol oyunculuğu geçmişine de sahiptir. İyi derecede İspanyolca, İngilizce ve Almanca konuşmaktadır.

BUGÜN ÇOK OKUNANLAR

    BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR