Asgari ücret 8.506,80-₺, oldu. Buradaki virgülü yutkunmak olarak algılayabilirsiniz. İşverene maliyeti ise, SGK borcu yok ise 11.759,40- ₺, ödenmemiş borçları var ise, 12.259,80-₺ olarak gerçekleşecek. TÜİK rakamlarına göre Tüfe; tüketicinin satın aldığı belirli bir ürün ve hizmet grubunun, fiyatlarındaki ortalama değişimi, 2022 Yılı Kasım ayı için yıllık %84,39 olarak belirlendi. 2021 Yılı Kasım ayında bu oran yine TÜİK verilerine göre, %21,31 idi.
Asgari ücrete yapılan zam oranı oldukça yüksek, fakat, yıl sonu enflasyon hedeflerinde de pek bir değişim yok, bu da fiyat artışlarının 2023 yılında da artarak devam edeceğini net bir şeklide açıklamaktadır. Bu sebeple bu artışın yapılan zamlar ile karşılanacağı düşüncesindeyim. Asgari Ücretin açıklanmasından hemen sonra, zam haberleri alınmaya başlandı bile, market etiketlerinin değiştirileceği bilgisi sosyal medyalarda çokça paylaşıldı.
Peki yapılan zam, vatandaşa ne kadar dokunabilecek? Sosyal Devlet vatandaşını ne kadar güvence altına alabiliyor?
Örneğin; bir çocuğu ile yaşayan bir kadını düşünelim, kendisi asgari ücretli bir yerde çalışmakta, bir çocuğu var ve okula gidiyor, maaşı dışında herhangi bir geliri yok. Türkiye’deki ev kiralarının ortalama metrekare birim fiyatı 2022 Yıl sonu itibari ile, 59,00- ₺ olarak belirlendi. Bu ailenin, 60 m2 evde oturduklarını varsayalım, 60*59=3.540,00 ₺ kira bedelinden bahsedebiliriz. Tabi ki bu normal şartlarda kabul edilen hesaplama şekli, gerçek öyle mi? Hayır… Şu an İstanbul’un en ücra köşesinde, çıplak mutfağı olan, yerleri beton taştan ibaret, derme çatma kapısı bulunan, soba ile ısınan evlerin fiyatı 2.500,00₺ den başlıyor. Buralara ancak yaşamak için kalınan sağlıksız barınaklar diyebiliriz. Normal şartlarda yaşam alanından bahsediyorsak, bu tutar en az İstanbul için, 7,000,00 ₺ olmaktadır. Isınma elektrik ve su giderlerine de ortalama 1,500,00-₺ eklersek evin en basit sabit maliyetlerinin toplamı zaten 8.5000,00-₺ olur. Bunun yanında şahsi zorunlu ihtiyaçlar, gıda, okul masrafları ve yola verilen ücretlerde olacaktır, kışın ısınma gideri fiyatının sürekli değişmekte olduğunu da unutmamak gerek.
Görülüyor ki, ekonomik terimlerle ilerlemek mümkün değil, çünkü sabit maliyet olarak bahsettiğim elektrik su ve ısınma giderleri de zamlarla sürekli değişiklik göstermekte olup, asgari ücretli bir birey için elde edilen gelir dolayısıyla veriler, sonuçları ortaya koyup değerlendirme yapmak için yeterli olmamaktadır. Bunun için ekonomik terimler de anlamını yitirmiş durumda, yaşanan ekonomik durumu ve sonucunu iktisadi bir dille açıklamak için çok uç noktalardan konuşmak gerekiyor. Gerçekten Heterodoks bir yaklaşımla ilerleniyor yani çok farklılaşmış…. Bu sebepten olsa gerek, Türkiye Ekonomisi konusunu, uzman ekonomistler yerine, daha çok gazeteciler yorumluyor.
Gelelim, gıda ihtiyacına, markete girdikten sonra çıkan insanların yüz ifadelerine hiç dikkat ettiniz mi? …Pazar ve market ihtiyaçlarına bir ölçü koymak mümkün değil, çünkü ihtiyaçlar kişilere ve gelire göre değişkenlik gösterebilir. Ancak normal şartlarda, haftada en az iki kez et tüketimi, uzmanlar tarafından öneriliyor, bir de yanına yeşil yapraklı sebzeler…
TÜİK verilerine göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı Kasım 2022 yılı için 7.818,00 ₺ dir. Bu harcama tutarı sadece gıda için yapılması gereken, minimum tutarlardır. Yine TÜİK verilerine göre, açlık sınırı üzerinden yapılan genel tüketim harcamalarının tamamı için ise, yoksulluk sınırı 27.041,00 ₺ olarak açıklanmaktadır.
Peki fiyatlardaki bu artışın, yani enflasyonun, sosyal etkileri ne olacak?
Ekonomik nedenlerde, insanların alışkanlıklarındaki değişim, bireyleri gelir düzeyleri oranında etkilemesi beklenen bir durumdur. Doğal olarak her etkinin sonucu tepki olarak doğmaktadır.
Alt gelir grubunda, adaletsizlik hissinin oluşması, emeğin karşılık bulamaması sonucunda isyan, ast üst çatışmaları, aile içinde huzursuzluklar, iş ahlakı, toplum ahlakı hatta suç oranlarının artmasına kadar gidebilecek durumlar ortaya çıkabilir.
Üst gelir grubunun ise tasarruf politikasına başvurarak, yatırımlardan kaçınması beklenebilir. Ayrıca bu gelir grubunda da ani fiyat dalgalanmalarının yarattığı etki ile gelir gider düzeylerinde meydana gelen değişimler sonucu, iflas, yaşam kalitesinin düşmesi gibi sorunlar ortaya çıkabilir.
Duruma birde işverenler açısından bakarsak, yeni personel almama, var olan personele ek ödemelerini vermeme veya işten çıkarma, belki çeşitli illegal yollara başvurarak vergi ödemekten kaçınma eğilimi dahi gösterebilirler, ayrıca kazançlarının azalıp artmasına bakmaksızın psikolojik olarak çalışanlara motive edici bazı ekstraları kısıtlama yoluna giderek, çalışma alanlarında baskı oluşturabilirler.
Yüksek fiyat artışlarının altında ezilen ücretli çalışanlar, ülkelerine olan bağlılıkları nedeniyle bu zor şartlara dayanmaya çalışıyorlar. Ama bir sabah çocuğuna bir ekmek bile alamayan baba bunu gurur ve onur meselesi yapıp, intihar ettiğinde bundan hepimiz sorumlu olacağız, bu acı hepimize dokunur dokunmaya da başladı.
Ezcümle, artık bu küfe vatandaşın sırtına çok ağır gelmektedir. Asgari ücretin arttırılmasının yanı sıra, TÜİK enflasyon oranının değil, gerçek enflasyon oranının düşürülmesi için gerçek ekonomik tedbirlerin alınarak, adımların acilen atılmasının gerektiği kanısındayım.
Yeliz Şeviktürk Altınöz
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR
- Karbon Ayak İzi10 Mart 2023
- İstikbal Göklerde5 Mart 2023
- Deprem Görecek Günlerimiz Var Daha18 Şubat 2023
- Eğitime ”Duvar Örücüler”3 Şubat 2023
- Türklerin Nardugan Geleneği7 Ocak 2023