Cam kırığı yerler,
Bastıkça kanatıyor,
Kaçamıyorsun, ayakta durmak çok zor…
Duyduğun acı,
Gördüğün kan…
Can gidiyor, canan!
Boyna geçen bir ilmek gibi evlat,
Ne mümkün? uzağında nefes almak!
Ana baba eş dost, kim varsa üzerine titrediğin,
Ellerinin arasından bir anda kayıp gitti zaman…
Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli meydana gelen 7.7, ve 7,6 büyüklüklerindeki depremler, Ülke olarak hepimizi yasa boğdu. Eşi benzeri görülmeyen bir yıkımı yaşadık. Acımız ne kelimelere sığar ne sayfalara. Yaşanılanlar anlatılamayacak kadar acı ve ızdırap dolu.
Bir bölümü Akdeniz bir bölümü Güney doğu Anadolu bir bölümü de Doğu Anadolu bölgesinde yer alan, 10 il’ de yıkım yaratan bir depremdi bu… Zarar gören yerleşim yerlerinin büyüklüğünü, Yunanistan ve Almanya gibi Ülkelerin her birinin toprak bütünlüğü ile kıyaslayabiliriz. Bu dehşet verici bir afetti.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, Deprem bölgesindeki toplam nüfus, yaklaşık 13,5 Milyon. Erzincan depreminden sonra en büyük yıkımın bu bölgede olduğu belirtilmekte. Buna göre vefat eden insanlarımızın sayısının çok büyük olacağı aşikâr…
Yaşanılan bu büyük afet sonrası, çok büyük bir gerçek ile tekrar yüzleştik.
Öyle görülüyor ki, hükümet bu depreme hazırlıksız yakalandı. Ama bunu felaketin büyüklüğüne bağlayarak, koordinede sorunlar olduğunu da kabul etti.
Her daim baki olacak olan Devletin kendisidir bu sebeple fazla söze gerek duymuyorum. Devletin en önemli yapı taşı olan “Halk” bireysel olarak, olaylar karşısında hemen harekete geçti; Nakdi, ayni ne yapabiliyorlarsa yardımlarını canla başla ulaştırmaya çalıştılar, öyle çoktu ki bu yardımlar, yağmacı insan müsveddelerinin iştahını kabarttı. Ancak koordinasyon sorunları ve güvenlik sorunları sebebiyle birçoğu yerine ulaşamadı. Maalesef televizyon programlarında ve sosyal medyada sağa sola atılmış yardım kolileri dikkat çekti ve birçok hırsızlık olaylarına şahit olundu.
Bununla beraber geç ulaşılan, ulaşılamayan, korunamayan insanlarımızı asla unutmayacağız.
Bu depremin nasıl olduğu, öncesi ve sonrası tartışmaya açıktır… Ancak unutulmayacak birçok söz kaldı geriye:
“Ben ölümü tam istiyorum”
“Beş aylık bebeğim toprak altında, verin bana gömeceğim, neden kimse yok”
“Beni bir abla gelip doyurdu, benimle oynadı, siz gelince gitti”
“Ben yedim, aç değilim”
“Annem Babam Nerede””
“Onlar gökte” diyemezsin ya…
Yandı yürekler, bir ah… ile çöktü acısı. Gül kokan bebeklerin yalnızlığından mı bu acı yoksa ne yaşayacaklarını bilmemekten mi?
Ayağa kalk Türkiye, sen hep baki kalacaksın! Uyan! uyursan bir daha uyanamayacaksın…
Yeliz Şeviktürk Altınöz
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR
- Karbon Ayak İzi10 Mart 2023
- İstikbal Göklerde5 Mart 2023
- Eğitime ”Duvar Örücüler”3 Şubat 2023
- Türklerin Nardugan Geleneği7 Ocak 2023
- Etsizolojik Ücret ve Heterodoks Sonuçları26 Aralık 2022