En hoş havalar sonbahar havalarıdır. Anlamsız yorucu kalabalıkların olmadığı, herkesin değil sadece gerçekten düşünmeye, romantizme ve uzaklara dalmaya niyet edenlerin kendilerini dünyadan soyutlamaya, soluklanmaya dışarı attığı zamanlardır. Bu havalar ne üşütür, ne terletir. Tam bir depresif mutluluk hali verir, nefes aldırır, yalınlaştırır ve saflaştırır tüm kafayı. Kışın ortası, yazın başı, baharın sonu demez bir anda beliriverir bu hava; özeldir, çok güzeldir.
İşte öyle günlerden birinde, sahilde bir kadın daldı gitti güzel Ay’a bakarken.. Kadın Ay’a baktıkça; O, kadının hüzünlerini, sevinçlerini, gözyaşlarını, tüm korkusuz kahkahalarını, hayal kırıklıklarını ve geçtiği zorlu yollardan öğrendiği tüm bilgileri, eski acemiliklerini getirip getirip bıraktı ayağına yakamozuyla.
Bir yandan dalgalanmaya başlarken deniz, her bir dalgasıyla başka bir anısını, başka bir parçasını getirdi ona.
Zahiri dostluklar vuruyordu önce bir dalga ile, ve sonra köpürerek gelen bir dalga tüm vefasızlıkları getirdi. Sahile usulca vuran diğer dalga huzurlu anlarını bıraktı kıyıya. Ve ardından çocukluğundaki mutlulukları geldi yüksek ve coşkulu bir dalga ile. Hemen sonrasında büyük bir hızla gelen dalga, şimdi gerçek alemde olan kaybettiklerini getirdi ona ve bir süre kıyıdan ayrılmadı. ‘’Ne çok özledim..’’ dedi kadın. Tam denize doğru yönelmişti ki; deniz yuttu dalgayı..
Bir kadın ayrılıklarını, umutlarını, kavuşmalarını, belki herkesin belki kimsenin duymadığı çığlıklarını, isyanlarını, hatalarını, heyecanlarını, saflıklarını, kurnazlıklarını, başarısızlıklarını, başarılarını, hayatın ona verdiklerini, ondan aldıklarını ve daha nice bir zamanlar ona ait olmuş olan her anıyı her parçayı tüm geçmişini izliyordu o gece.. Hepsi ona içtenlikle veda ediyor ve artık gidiyorlardı.
Dalgalar her şeyi geri götürürken büyük bir gürültü ile, dediler ki: ‘’Denize dalmak değil, yoluna devam etmenin vakti şimdi. Hem de daha evvel hiç olmadığın kadar farklı ve en bilge halinle..’’ Kadın yerinden kalktı, aynı yeni doğan ay gibi yepyeni, farklı, daha bilge hali ile; sahilden arkasına hiç bakmadan ayrıldı.
O ayrılırken; ışığıyla büyüleyen, yakamozuyla gönlünü yakan Ay, arkasından kadına gülümsüyor ve onu sevgi ile selamlıyordu.
Buşra Gürsoy