İmamoğlu’nun mazbatası elinden alınır alınmaz İBB makam odasındaki Atatürk resminin kaldırılması aslında bir şeyi ve o ona bağlı bir çok şeyi anlatıyor. Tıpkı, yurdun devlet dairelerinden T.C’yi kaldırma cürretinin anlattığı gibi.
Özü ulus devletin ortadan kaldırmaya teşebbüs. Hatta teşebbüsün ötesinde bir eyleme geçmiş bir fiil.
Doğru soruları doğru zamanda sormak her zaman çözüm yollarının başlangıç noktasıdır.
Soru 1:
Bir ülkede devlet dairelerinden o ülkenin adını kim, ne zaman ve neden kaldırır?
Soru 2:
Bir ülkede, o ülkenin kurucu ve kurtarıcısının adı, resmi ve anıtları kim tarafından, ne zaman ve neden kaldırılır?
Sorular bizleri yanıtlarını aramaya yönlendirir. Her sorunun elbette ki bir yanıtı vardır ve o yanıtları beğensek ya da beğenmesek de, gerçeği tokat gibi yüzümüze vururlar.
Bu noktada, bu ülkede kuruluş değerlerinden virgül kadar sapma eğilimi gösteren siyasi yapıların tamamına şüpheci akıl ile yaklaşmak gerekir diye düşünüyorum. İster sağı, ister solu, ister ortası, ister kıyısı köşesi, siyasi yelpazenin hangi tarafında olursa olsun, dikkatle izleri takip edilmelidir.
Eğer, Atatürk’ü ve onun rejimi hedef alan bir yapı tarafından yurt ve yurttaşlık kimliğin hedefte ise dikkat;
Yine arkasına Atatürk resmini, yakasına Atatürk imzasını takıp da seçim beyannamelerinde biz daha federasyoncuyuz “AB yerel yönetimlere özerklik şartını biz getireceğiz” diyenlere de, aman aman, iki kez dikkat.
“Yurt toprağında üzerindeki, o dış güç diye tarif edilen olgunun amaç ve hedefleri dün ne idi ise, bugün ve yarınlarda da değişmeyecek” tespiti, acaba iç cephede bir ve beraberce olma yolunda bizlere bir fikir, bir yol gösterebilir mi?
Ummak ve umut etmek istiyorum.
İki soru ile söze başlamıştık, cevapları ile sözü toparlayalım.
Cevap 1:
Bir ülkede devlet dairelerinden o ülkenin adını kim, ne zaman ve neden kaldırır?
İşgal eden bir dış güç veya Anayasal düzeni ortadan kaldıran ve yeni bir düzeni hayata geçirmeyi hedefleyen bir iç güç.
Cevap 2:
Bir ülkede, o ülkenin kurucu ve kurtarıcısının adı, resmi ve anıtları kim tarafından, ne zaman ve neden kaldırılır?
İşgal eden bir dış güç veya Anayasal düzeni ortadan kaldıran ve yeni bir düzeni hayata geçirmeyi hedefleyen bir iç güç.
Peki bu cevapların ışığında ne düşünmeli ve nasıl hareket etmeliyiz?
Bu sorunun cevabı hakkında da okuyucuların düşünmesini umut etmekteyim.
Ağır aksak, düşe kalka, kör topal işleyen bir demokratik süreçte siyasetçilerin koltuk mevzu yüzünden sağa sola yalpalamaları, değerler üzerinden nokta virgül kaydırmaları politikanın doğası içindedir. Asıl unsur diye tabir ettiğimiz halk düşünce egemen kafa ile artıyı ve eksiyi değerlendirmek zorundadır.
Politikacıya güvenebilir miyiz sorusu her zaman cevabı arafta dolaşan sorulardan biridir.
İşte yine milletin kendisi yani o asıl unsur, toplum katmanlarının tamamının yararı için önce temel değerlerine sahip çıkarak her durum ve şartta ve her olay karşısında o temel değerlerine sahip çıkmalı, o değerlerin etrafında toplanmalı ve koruyup kollamalıdır.
T.C. ve Atatürk’ü hedef almak ya da rozetini taşıyıp içini boşaltmak, noktasını virgülü kaydırmak bizdeki politik yel değirmenlerinin kanatlarını döndürüyor gibi geliyor bana.
Çünkü iç cephe ancak bu kadar tarumar edilir, çünkü iç cephe dinci ve etnik bölücülük ile bu kadar darmadağın edilebilirdi.
Sağ gözünüz, sol gözünüzle baktıklarınıza ve gördüklerinize lütfen iki gözünüzle tekrar ve tekrar bakın;
Hedefteki Atatürk ve onun ulus devletini göreceksiniz…
Atatürk ile kalın.
Selam ile…
Cem Ayaz
Parlamento Haber/Korku yok!
Not: 23 Haziran seçimlerinde Türk Ulusu (bu kavrama karşıt olanlar dahil) demokrasi bilinci ile kararını bir kez daha vererek yeni bir siyasi dönemin önünü açmıştır. Hayırlı olsun.
YAZARA AİT DĞER YAZILAR
- EVRENE BIRAKTIĞIMIZ İMZA…3 Aralık 2020
- O GÜNLER VE BUGÜNLER14 Kasım 2020
- SİREN SESİ KALBİMİZİN SESİ10 Kasım 2020
- SU, AYRAN VE AYDA BEBEK3 Kasım 2020
- DIŞ GÜÇLER7 Ekim 2020