AMİRAL TÜRKER ERTÜRK YAZDI:BUNLAR GERİCİ!

Yayınlama: 12.09.2017
Düzenleme: 08.05.2018 12:24
2
A+
A-

Gelecek hafta pazartesi (18 Eylül 2017), 2017-2018 öğretim yılı başlayacak. Yaklaşık olarak 18 milyon öğrenci, Türkiye’nin her yerinde okullarına başlayacak. Bu sayı Hollanda’nın nüfusundan bile fazla.
Basından ve öğretmen olan arkadaşlarımızdan öğreniyoruz ki; yeni müfredattan ve ders kitaplarından Atatürk’ü yok denecek bir mertebeye indirerek çıkarmışlar ve demokrasinin ve iç barışımızın olmazsa olmazı laikliğe bir darbe daha vurmuşlar. Bunun tek bir nedeni var; bugün ülkemizi yönettiğini sanan ve koşar adım felakete sürükleyen iktidar iradesinin iliklerine kadar gerici olmasıdır.
Gerici Nedir?
Gericilik; geçmişin aklı ile günümüzün sorunlarını çözmeye çalışan kafa yapısıdır. Depremi Tanrı’nın cezalandırması, yağmuru ise mükafatı olarak gören zihin durumudur. Aklını öbür dünya ile bozan ama bu dünyanın içine eden bakış açısıdır. Kadını cinsel obje olarak gören, aşçılık, hizmetçilik ve kuluçka makinesi üçgenine hapsetmeye çalışan beyin ve düşünmeyen, sorgulamayan, inancı tahkiki değil taklidi olan, millete din iman ama kendisine han ve hamamı layık gören canlı durumudur.
Takım elbise giyiyor olmak, kravat takmak, son model arabalara binmek, akıllı telefonlar kullanıyor olmak gerici olmadığınızı göstermez. Ama bunların hiçbirisini bu kafa yapısının tasarlayamaz ve üretemez olduğunu gösterir.
Atatürk Neyin Adıdır?
Atatürk; yaşadığımız topraklarda, hatta tüm İslam Dünyası’nda akıldır, bilimdir, çağdaşlaşmadır, kula kulluk etmemektir, bilim egemen kafalı ve eleştirel akla sahip üretici ve problem çözücü toplumun yaratılması projesinin adıdır.
Eğer 41 bin kilometre kare yüz ölçümüne sahip, küçücük bir ülke olan Hollanda peynirden süte, sebzeden çiçeğe, makineden elektroniğe, sanata ve insani gelişmişliğe kadar her alanda tüm İslam coğrafyasından daha fazla üretiyorsa, bunun sanırım bir anlamı var.

 

Osmanlı Niçin Yok Oldu?
“Siyasal İslamcı” ideolojiye sahip, “Yeni Osmanlıcı” kafa yapısı Osmanlı’nın niçin yok olduğunu biliyor mu? Esasında Osmanlı geriye gittiği için çökmedi. Osmanlı, 17.Yüzyılda 16.Yüzyıldan, 18.Yüzyılda ise 17.Yüzyılda olduğundan daha güçlüydü. Osmanlı’nın çökmesinin, enkaz haline gelmesinin, yarı sömürge durumuna düşmesinin esas nedeni; yanı başında bulunan Avrupa’daki gelişimi, değişimi anlayamaması ve bunun dışında kalmasıydı.

Avrupa, 15.Yüzyıldan itibaren belirginleşen büyük bir gelişim ve değişim yaşadı ve 19.Yüzyıldan sonra, başka bir evreye geçti. Bu gelişimin içinde; Rönesans, reform, hümanizm, aydınlanma, Fransız Devrimi ve Endüstri Devrimi vardı. Osmanlı, bu gelişim sürecinin yanı başında olmasına rağmen hepsini ıskaladı. Çünkü bilginin kaynağının kutsal kitap olduğunu sanıyor ve her şeyi orada bulabileceğini zannediyordu.

Ortaçağ Kafası ile Olur mu?

Avrupa, artık Ortaçağ düşünce döneminden akılcı ve bilimsel düşünce dönemine geçmişti. Osmanlı her cephede dayak yiyince, Avrupa’nın kendisini geçtiğini anladı. Avrupa’nın ürettiklerini alarak; ona yetişebileceğini ve onunla mücadele edebileceğini sandı. Teşhis yanlıştı. Alınması gereken ürettikleri değil, bu üretimi sağlayan kafa yapısıydı. Ortaçağ düşünce döneminin kafasını kullanarak, bilimsel ve akılcı düşünce döneminin kafası ile mücadele edebilmek imkansızdı!

Bugün, dünya yüzünde akılcı ve bilimsel düşünce sisteminin egemen olmadığı ama ileri gitmiş ve istisna olmuş bir tane bile ülke ve toplum yoktur ve olamaz. İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan Aydınlanma Devrimleri; toplumu akılcı ve bilimsel düşünce sistemine geçirebilmenin, bilim egemen kafalı ve eleştirel akla sahip kitleler yaratabilmenin ve üretici kılabilmenin formülüdür.

Atatürk’ün Modası Geçer mi?

Atatürk eskir veya modası geçer mi? Eğer akıl ve bilimin modası geçerse, tabii ki! Geçti diyorsanız; siz o zaman akla, bilime, sorgulamaya karşısınızdır, itaat ve biat eden sürüleştirilmiş kitleleri yaratmak peşindesiniz demektir.

Bir genç beyinde eğitim ve öğretimle ilk kurulması gereken; bilimsel bakış açısıyla birlikte, sorgulayıcı işletim sistemidir. Bu kurulmadan yüklenecek bilgiler hiçbir işe yaramaz. Gülen Cemaati’nin “Altın Nesli”ni gördünüz! Harvard Üniversitesi dahil, ne okullar bitirmişlerdi! Ama küçük yaşta eğitimle genç beyinlerde kurdukları yanlış ve çağdaş olmayan işletim sistemi, o insanları bu hale getirdi.

Soros Ne Demek İstiyor?

Geçen yazımda Soros’un Sabancı Üniversitesi’nin açılışında yaptığı konuşmada “Sizin en iyi ihraç ürününüz askerinizdir” dediğini anımsatmıştım. Soros burada “Sizin toplumunuz niteliksizdir, tek yapabileceğiniz bizim için yaşamınızı riske atmak ve ölmektir” demek istiyor.

Çağdaş toplumlarda insanlar; yaşayarak, üreterek ve katma değer yaratarak içinden çıktığı topluma faydalı oluyor. Eğer yaşamınızı riske atmak ve ölmekten başka içinden çıktığınız topluma bir hizmetiniz olamıyorsa, burada bir nitelik sorunu var demektir.

Yeni Müfredattan Nasıl Nesil Çıkar?

İşte Atatürk; nitelikli bir toplum yaratabilmenin, ölerek değil, yaşayarak içinden çıktığı topluma faydalı olabilmenin adıdır. Bu da bilim egemen kafalı ve eleştirel akla sahip toplumun yaratılması ile olur. Bunun da ilk şartı; genç beyinlere çağdaş işletim sistemi kurmakla olur.

İktidarın eğitim ve öğretimde yapmaya çalıştığı; “kindar ve dindar” nesiller yetiştirme hedefidir. Son müfredat değişikliği ile bir defa daha göstermiştir ki; iktidarın çocuklarımızın beynine kurmaya çalıştığı işletim sistemi çağdaş değildir. Buradan çağdaş ve üretici insan çıkmaz. Ancak emperyalizmin yerli işbirlikçileri tarafından ölmeye gönderilen “kindar ve dindar” nesiller çıkar.

Ölerek Yapabilir miyiz?

Bugünlerde, 21.Yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna doğru yaklaşıyoruz. Kısıtlı da olsa ölmeye giderek ve ölerek bazı şeyler yapılabiliyor. Ama sizi temin ederim; bu yüzyılın sonuna doğru artık ölerek vatanımızı koruyamayacağız. Karşınızda öldürmekle bitiremeyeceğiniz robot ordular, her ortamda hareket edebilen insansız ve silahlı araçlar, uzaydan size yönelen füzeler olacak. Hatta daha neler neler!

Artık ölmenin ve ölümü göze almanın hiçbir değer olmayacak. Bu ortamda düşmanlarınızla ve rakiplerinizle mücadele ölerek değil, yaşayarak katma değer yaratmakla ve her alanda üretmekle olacak!

Güçlü Olmayan Ayakta Kalabilir mi?

Dünyada 3,5 milyar yıldır süregelen bir yaşam var. Bugüne kadar yaşayan canlıların yüzde 90’nından fazlasının soyu tükenmiş durumda, biliyor musunuz? Yerküredeki değişen koşullara ayak uyduramayanlar ve evrimleşemeyenler ortadan kalktılar. Kural; güçlü ve yetenekli olan ayakta kalır ve seçilir, diğerleri yok olur. İşte evrim; bu değişimin kurallarını inceleyen bilim dalıdır.

Toplumlar ve devletler de sosyal evrime tabidir. Değişen koşullara ayak uydurmak ve seçilmek esastır. Değişmeyen evrensel kural değişimdir. Roma, değişen koşullara ayak uyduramadığı ve değişimi yapamadığı için ortadan kalktı. Osmanlı da! Ama bu söylediklerimi, evrimi müfredattan çıkaran örümcek tutmuş kafa yapısının anlamasına imkan yoktur.

 

 

Türkiye'nin siyaset, medya ve gerçekçi haberlerinin yer aldığı haber portalı