Her Karanlıktan Bir Aydınlık Doğar

Yayınlama: 27.04.2022
Düzenleme: 26.04.2022 16:20
48
A+
A-

“Bağımsızlık Benim Karakterimdir” diyen ve tam bağımsız bir Türk Devleti kurup, kendi devlet algoritması ışığında yöneten, Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından sonra, Türkiye Cumhuriyetinde; küreselci güçlerden icazet almadan yani biat etmeden iktidara gelip, ülke yönetimine gelen bir siyasi parti gördünüz mü ya da duydunuz mu hiç. Çoğunuz bu kelimeyi duymuşsunuzdur. Nedir icazet almak,  biat etmek ? kimler ne için bunu yapar. Neden seçimler öncesi ABD, başta olmak üzere, İngiltere, Rusya, İsrail gibi ülkeler ziyaret edilir.

İcazet almak,  bir durum ile alakalı izin, müsaade ve onay almak anlamı taşımaktadır. Yani ülkenin yönetimine gelmek için izin ve onay istenmektedir.  Sen ne zaman neyi istersen ben onu yapacağım. Sana hizmet edeceğim. Senin emrindeyim demektir.  Özü, Ülkeme ve ülkemdeki vatandaşlarıma değil sana hizmet edeceğim, senin emirlerin doğrultusunda hareket edeceğim demektir. 

Neden, hangi sebeple icazet alıp ülke yönetimine gelmek isterler? Ulu önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyetini Türk Ulusu’nun devleti olarak kurmuştur. O dönemde bunu hazmedemeyen ve ülkede kendini gizleyen içimizde ki düşmanlar, çocukları ve torunları Türkiye Cumhuriyetinden ve Türk halkından intikam almak aynı zamanda kendisi, ailesi ve çevresindekilere ülke kaynaklarını aktarmak için bunu yaparlar. 

Atatürk’ten sonra Siyasi partiler, bu küreselci güçler tarafından kurdurulmuştur. Finansmanları bu güçler tarafından karşılanır. Halkın her türlü görüşünü karşılayacak özellikte ve görüşte partiler kurdurulur. Sağcı, solcu, Milliyetçi, Laik, muhafazakar, liberal, sosyalist, Komünist, Faşist, dinci, dinsiz vs. fark etmez. Seçim olacağı zaman, medya aracılığı ile bu partilerden birisi parlatılır ve seçilmesi sağlanılır. Gelen oylar seçilmesi için yeterli gelmezse sorun yoktur bilgisayarda o iş çözülür. Seçilen yönetime geldiğinde önce birkaç ay halkın ağzına bir parmak bal çalınır yani halkın gazı alınır ve ardından bir önceki iktidarın kaldığı yerden küresel güçlere hizmete devam edilir. Partiler vasıtasıyla halk bölünür, kutuplaştırılır ve birbirine düşman hale getirilir. Eğitim, sistemi bozulan, ahlak seviyesi yok edilen ve töresi, tarihi unutturulan halk, fanatikleştirilmiştir. Kendi oy verdiği partinin yanlışını görse de görmezden gelmeye başlar artık. Körü körüne bağlanmıştır. Hırsızsa benim hırsızım demeye başlar. Ülke menfaati unutulur kişisel menfaatler öne çıkmaya başlar. Artık halk, kutuplaşmıştır. Patlamaya hazır bomba gibidir. Bir kaos istendiğinde karşılarında buna hazır bir toplum vardır. Gerisi küreselcilerin iki dudağının arasındadır. 

Medya da yine aynı güçlerin elindedir. Halkın bilmesi gerektiği kadar haber aktarılır ya da halk bu medya aracılığı ile yanlış yönlere yönlendirilir. Halk, evlilik proğramları, yemek proğramları, saçma yarışmalar, uygunsuz dizilerle oyalanmaya, gündemden uzaklaştırılmaya, uyutulmaya başlanır. Bazen de, kin, nefret duyguları körüklenip biraz daha kutuplaşmaya götürür.

Aslında tüm partiler aynıdır. İcazet aldıkları yer, hizmet ettikleri yer aynıdır. Peki o zaman, Türkiye Cumhuriyetinde, kutuplaşmış ve kendi oy verdikleri partinin ülkeyi huzur ve refaha taşıyacağını düşünen, partisini iktidara taşımak için yoğun çaba gösteren 85 milyonluk halk aslında kime hizmet etmiş oluyor.?

Peki çözüm nedir? Nasıl olacak ? Bu durumdan nasıl kurtulacağız dediğinizi duyuyorum.

Çözüm; sağcılığı, solculuğu, Aleviliği, Sünniliği, faşistliği, komünistliği, şuculuğu, buculuğu bırakıp, bunları hayatınızın çöplüğüne atmaktan ve top yekün bütün Türk halkının milli birlik olmasından geçer.

Atatürk’ün şu sözü asla unutulmamalı;

“Bugün Anadolu ahalisi, kadın erkek cümlemiz, fırka (parti) isminden bile nefret ediyoruz. Çünkü artık bozuldu, kokuştu. Bizler parti filan istemediğimiz gibi birkaç kişinin parti kavgasına da memleketi feda edemeyiz.” Bizim partilere değil Milli Birliğe ihtiyacımız var demiştir.( Sivas Anadolu Kadınları Müdafaai Vatan Cemiyeti Bildirisi, 1920 )

Partiler, halkı kutuplaştırdı, böldü, parçaladı. Bizim ortak bir amaç ve hedefle; Vatanımız olan, Türkiye Cumhuriyetinin her bir karış torağına sahip çıkmamız için, Ay yıldızlı bayrağımızın göklerde ebediyete kadar dalgalanması için, ecdatımızın sonsuza dek hür ve huzur içinde yaşaması için, kutuplaşmaları aradan kaldırıp milli birlik olmamız gerekir. 

Artık, mevcut siyasi partilerle bu ülkenin uçurumun eşiğine getirildiği görülmekte ve malum sebeplerden dolayı da yine bu siyasi partilerle Ülkenin toparlanmasının imkansız olduğu bilinmektedir.

Türkiye Cumhuriyetinin bir tek çıkış yolu vardır. Ülke, fabrika ayarlarına dönmek zorundadır. 

Bunun için yönetime siyasi partiler değil partisiz olarak hiçbir siyasi görüşü barındırmayan, liyakat sahibi insanlardan oluşan teknokratlar hükümeti kurarak; Atatürk’ün ışığında ve onun yönetim sistemiyle, yani Atatürk devlet algoritmasının günümüze uyarlanmış sistemiyle, tam bağımsız olarak; Siyasette, ekonomide, hukuksal alanda, eğitimde, sanayide ülkeyi yeniden fabrikalarla donatarak, tarımda ekilmemiş 1 cm bile toprak bırakmayarak, hayvancılıkta ihraç edecek seviyeye gelene kadar, eğitimde köy enstitüsü modelini çağımıza uyarlayarak,  teknolojide bilimsel çalışmaları destekleyerek, Oğuz kağan dan gelen Türk Töresini ve ahlak kurallarını toplumun hafızasına yerleştirerek, Ülkemizin yönetilmesi zaruri hale gelmiştir.

Bu yönetim sistemini Kurucu önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk uygulamış olup, bu gün bunu uygulayacak tek kişi Hüseyin Hakkı Kahveci ve onun yönetimindeki, Atabey19 Gençlik Kültür Ocakları’dır. 

Saygılarımla

Ercan Çamalan

Türkiye'nin siyaset, medya ve gerçekçi haberlerinin yer aldığı haber portalı