GÖBEK ADI BAHTİYAR İSMİ DE MESUT

Yayınlama: 25.09.2019
Düzenleme: 26.09.2019 16:31
386
A+
A-
Cem Ayaz Yazar, Emekli Deniz Astsubayı. 1969 İzmir doğumludur. İlk ve orta öğrenimini İzmir’de, yükseköğrenimini de 1989 yılında deniz astsubay meslek yüksekokulunda(o zamanki adı Astsubay Sınıf Okulu ) ve daha sonra da Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Programı’na devam ederek tamamlamıştır. Deniz kuvvetleri komutanlığında, yurtiçi ve yurtdışında 28 yıl seyrüsefer branşında çeşitli kadrolarda, personel, amir, birlik komutanı olarak görev yapmış ve 2012 yılında istekle emekliye ayrılmıştır. Yaklaşık 20 yıldır edebiyat ile iç içe bir yaşam sürmekte, çeşitli internet sitelerinde yüz elliye yakın şiir, makale çalışmaları yayınlanmakta olup edebiyat dünyasının önemli isimleri tarafından da şiir ve deneme türünde deniz ve denizcilik konularında birincilik ödüllerine layık görülmüştür. Çalışma hayatına katılım aşamasında, üretime ve eğitime verdiği önemle, Arel Üniversitesi, Mektebim eğitim kurumları gibi eğitim kurumlarında idari işler müdürü olarak görev yapmıştır. Şubat 2018’de Ulak Yayınlarından ‘’Vatan Kaderine Terk Edilemez’’ adlı ilk kitabı yayınlanmıştır. parlamentohaber.com’da haber müdürlüğü görevinde bulunmuştur.

     

    Göbek adı Bahtiyar, ismi de Mesut.

    Söylediği gibi, bazen dertli gönüllerimize, bazen de en keyifli hallerimize ortak etmiştik onu.
    Zeki Müren.
    Namı diğer, Paşa.
    Namı diğer, gönüllerimizin sanat güneşi.

    Rakımızın buzu gibi genzi yakarken, dudağımızda şarabın buruk tadıdır Zeki Müren.

    Bugün, onun hatırasına bir şeyler yazmak istedim. Siyaset konuşmayalım hep diye. Biraz da insan yanlarımızdan, ortak değerlerimizden bahsedelim.

    “Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir” demişti Gazi Paşa.
    Ne güzel söylemiş.

    Hani bir söz vardır “Mevlam ne eylerse güzel eyler”diye. Ona benzetme yapalım mı?
    Gazi Paşa, Türk ulusu için, ne eylemiş,  ne söylemiş ise,  güzel ve doğru eylemiştir bana göre.
    Sanat ve sanatkara hakkındaki düşünceleri de şüphesiz için öyle.

    Önceleri, kadife sesi, zarif duruşu, koyu renk takım  elbisesi, beyaz kolalı gömleği, incecik kravatı ile sahnelerdeydi Zeki Müren. Sonra da beyaz perde de. Her rolün hakkını da veriyordu elbette.

    Beyefendi de oluyordu bir avare de.O bizden, o içimizden biriydi.
    Biraz hayatından bahsedelim mi?

    Zeki Müren, 6 Aralık 1931 yılında Bursa’da dünyaya geldi.
    Orta öğrenimini Bursa’da,  İstanbul Boğaziçi Lisesini tamamladı.

    İstanbul’da Devlet Güzel Sanatlar Akademisinin Yüksek Süsleme Bölümü Sabih Gözen atölyesinden mezun oldu.
    Öğrencilik yıllarında desen çalışmalarında iyiydi ve desenle ilgili birçok kez sergi açtı.

    1949 yılında, Boğaziçi Lisesinde okurken Agopos Efendi (sinema yönetmeni ve senaryo yazan Alşavir Alyanak’ın babası) ile udi Kirkor’dan aldığı derslerle de musiki eğitimini sürdü.

    Fasıl musikisini iyi bilen ve geniş bir repertuvarı olan Şerif içli’den çeşitli eserler seslendirdi.
    Refik Fersan’dan, Sadi Işılay’dan, Kadri Sançalar’dan yararlandı.

    1950’de sınavla İstanbul Radyosu’na girdi. İstanbul Radyosunda 1951’de, canlı olarak yayımlanan bir programda ilk radyo konserini verdi ve bu konseri çok beğenildi.

    Bundan sonra kendini daha çok sahne ve plak çalışmalarına verdi.
    Zeki Müren 600’ü aşkın eser sahibidir. Plağa okuduğu ilk şarkı Şükrü Tunar’ın “Bir muhabbet kuşu” güfteli şarkısıdır.

    Müren, 1955’te “Manolyam” adlı şarkısıyla Türkiye’de ilk kez verilen Altın Plak ödülünü kazandı.
    Sevgili Paşamız, Türkiye’de en çok konser veren ses sanatçısıdır. Bir yılda yüz konser verdiği dönemler olmuştur. Kendisine ‘sanat güneşi’ unvanı verilmiştir. Yabancı ülkelerde de birçok konser vermiştir.

    Hey hat!
    Fani dünya..

    Kalp rahatsızlığı ve şeker hastalığı 1980 yılından sonra sanat güneşimizi sahne hayatından ve musikiden ne yazık ki, uzaklaştırmıştır.
    Gönüllerin Paşası Bodrum’a yerleşerek,  yaşamına devam etmiştir.

    24 Eylül 1996 Çarşamba günü, TRT İzmir Televizyonunda kendisi için düzenlenen tören sırasında geçirdiği kalp krizi sonucu hayata gözlerini yummuştur.

    Ebedi istirahatgahı da doğum yeri olan Bursa Emir Sultan Kabristanlığındadır.
    Ne diyelim,  cennette uyusun.

    İşte böyle sevgili okurlar.
    Bir kaç satıra koskoca bir hayatı sığdırmak,  böyle bir şey olsa gerek.

    Zeki bey ile ilgili bir yazı kaleme almamın amacı, aslında ortak değerler buketimizin nadide açan çiçeklerinden biri olması. Derler ya hani “yeri doldurulamayacak bir değerdir o”, bu söz onun için aynı ile vaki değil midir sizce de?

    Yerleri dolmuyor.
    Yerlerine gelenler, ne gönüllere girebiliyor, ne de o yeri doldurabiliyor şimdilerde.
    Ne güneşler doğuyor ama, o sanat güneşi gibi devamlı ısıtmıyor.

    Bu anma yazısında, biraz da sözü ona bırakalım mı?
    Ne dersiniz…?”

    “Kimsesizlerin kimsesiziyim kimsesizim,
    yalnızların yalnızıyım yalnızım,
    dertlilerin dertlisiyim dertliyim,
    aşıkların aşkıyım aşıkım,
    ismim Mesut göbek adım Bahtiyar
    yıllarca hep böyle bildiniz siz
    Mesut  Bahtiyar’dan şarkılar dinlediniz…”

    Cennet mekan sevgilimiz Zeki Müren,  “Göbek adın Bahtiyar, ismin de Mesut” böyle anar ve sevgi ile yaşatırız sizi.

    O şarkıda dediği gibi;
    Bir gün buluşacağız elbet, bu böyle yarım kalmayacak, ruhunuz şad olsun…

    Atatürk ile kalın.
    Selam ile…
    Cem Ayaz

     

    Türkiye'nin siyaset, medya ve gerçekçi haberlerinin yer aldığı haber portalı