TÜRKİYE EKONOMİSİNİN 2019 YILI GENEL DEĞERLENDİRMESİ

Yayınlama: 04.01.2020
Düzenleme: 04.01.2020 00:33
3
A+
A-
1950 yılında doğdu. Mersin İleri İlkokulu ve Mersin Ticaret Lisesinden sonra 1971 yılında Adana İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İşletme bölümünden mezun oldu. Özel teşebbüste üretim planlama, pazarlama ve muhasebe departmanlarında görev yaptı. 1976 yılında Mersin’de Serbest Muhasebeci Mali Müşavir olarak çalışmaya başladı. Mali Müşavir ve Muhasebeciler Birliği Dernek çalışmalarında bulundu. 1990-1998 döneminde Mersin Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Başkanlığı görevini üstlendi. Mersin Üniversitesi Geliştirme Vakfı (MÜGEV), Mersin İdman Yurdu Spor ve Eğitim Vakfı (MİYSEV) ve Mali Müşavirler Eğitim Vakfı (MEV) kurucu üyesi oldu. Mersin Atatürkçü Düşünce Derneği, Mersin Tüccar Kulübü, Mersin Tenis Kulübü, Mersin Briç Spor Kulübü, Mersin Temiz Toplum Derneği, İçel Sanat Kulübü, Mersin İdman Yurdu Spor Kulübü, Mersin Kuvayı Milliye Spor Kulübü, SODEV, Mersin Ticaret Liseliler Derneği, Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği, Galatasaray Spor Kulübü, Yenişehir Briç Spor Kulübü ve 1972 yılından itibaren Cumhuriyet Halk Partisi üyesi. 2013 yılından beri de Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Meclis üyeliği görevini yürütmekte. Gazeteci-Yazarlığa devam ediyor. “Konular ve Görüşler” ile “Sözün Bittiği Yerdeyiz” isimli, İhracat Sektöründe Tekdüzen Muhasebe ve Kambiyo, Serbest Bölgeler, Maliyet Muhasebesi, Dış Ticaret İşlemlerinde Tekdüzen Muhasebe ve Kambiyo, İnşaat Sektöründe Tekdüzen Muhasebe ve Yapı Kooperatifleri konulu kitaplarım yayımlandı. Adana Yeminli Mali Müşavirler Odası üyesi üyesiyim. Halen Yeminli Mali Müşavir olarak Mersin’de faaliyet göstermekte. 1998-2008 döneminde TÜRMOB ve TESMER’de Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. Evli ve Barış, Serdar ve Murat adlarında üç çocuk babası.

    Son büyüme ve enflasyon verileri, geçen bir yılda krizle boğuşan Türk ekonomisine ilişkin beklentilerde temkinli bir iyileşme yarattı. Ancak krizden çıkış reçetesinin hala olmayışı, 2020’ye ilişkin kaygıları artırıyor. Özellikle sermaye yatırımlarındaki düşüş çok çarpıcı bir şekilde kendini belirtirken, geleceğe olumlu bakmada duraksamalar yaratıyor.

    Büyüme ve enflasyonda olumlu sayılan gelişmelere rağmen, kalıcı ve sürdürülebilir büyüme için daha kapsamlı bir stratejik plana gereksinim var. Çünkü, beklentilerin hala iyileşmediği gerçeği görünüyor. İstikrarlı bir maliye ve para politikası olmadan güven unsurunun kazanılamayacağı da aşikar. Kaldı ki, hukuk düzenindeki aksaklıklar yabancı sermayenin pozitif düşünme algısını önemli ölçüde zayıflatıyor.

    Son bir yılda daralan iç talep ve artan üretim maliyetleri nedeni ile stok eritme yoluna giden şirketlerin, azalan stoklarının yerine yenilerini koymaya başlaması  iyi haber. Bu gelişme, firmaların geleceğe daha olumlu baktığını gösteriyor diyebiliriz. Ancak, yeni yatırımlar güçlü şekilde devreye girmezse, Türkiye yakın gelecekte bir miktar büyüse bile, bu büyüme ihtiyaç duyduğunun çok altında gerçekleşecektir. Krizden hızlı çıkışın yatırımların yeniden canlanması ile mümkün olduğu ortada iken kredi hacmini genişleterek kontrolsüz bir şekilde piyasaya para sürmek faydadan çok zarar getirecektir.

    Türkiye’de iç ve uluslararası güvenin artması için makroekonomik politikaların çerçevesinin çizilmesi ve mali politikalarda daha şeffaf olunması gerekirken Varlık Fonu ile Merkez Bankası’nın bağımsızlığının ortadan kaldırılmaya çalışılması endişe ile karşılanmaktadır. Hesap verme sorumluluğu olmadan yandaş iş insanlarının Ziraat Bankası’nın görev zararı faslından kurtarılması kamuoyunda tepki ile karşılanmaktadır.

    Ekonomi yönetimi kısa vadeli tedbirlerle uzun vadeli çözümler getirmeye çalışıyor. Türkiye’nin gereksinimi olan ise üretkenliği ve verimliliği kaybetmeden adil, refah içinde ve sürdürülebilir bir ekonomik yapıyı oluşturmak. Türkiye ekonomisi mevcut yapısı ile uluslararası müdahalelere çok açık. Kapsamlı bir vergi reformunun önünde de en büyük engel olarak yabancı fonları ürkütmeme korkusu yatıyor. Günübirlik tedbirlerle ekonomik sorunların halledilemeyeceği ortada iken iktidarın kontrolsüz ve denetimsiz uygulamaları da işin tuzu biberi oluyor.

    2018 yılının son çeyreğinde yaşanan ekonomik kasırga Türkiye’nin ekonomik değerlerinden çok şey götürdü. Borçlar katlandı, halk daha da fakirleşti, işletmeler çalışma sermayelerini kaybetti, bir kısmı da iflas etti, işsizlik kaygı verici boyutlara ulaştı. Bu kayıpları telafi etmek yıllar alacaktır. Ancak, Türkiye’nin toplumsal dokusu bize her zaman umut vermiştir. Kötü yönetime rağmen Türk Milleti feraseti ve umuduyla bu zor günlerin üstesinden gelecektir.

    Ahmet Akın

    Türkiye'nin siyaset, medya ve gerçekçi haberlerinin yer aldığı haber portalı