LAİKLİK VE DİN EĞİTİMİ

Yayınlama: 07.01.2019
Düzenleme: 01.01.2019 21:23
10
A+
A-

“Yurdumuzda din ve din eğitimi deyince akla ilk gelen mefhum ‘laiklik’tir. Çünkü özellikle cumhuriyet döneminde, din ve din eğitimi konusunda yapılan veya yapılamayan ne varsa hepsi, doğru veya yanlış, haklı veya haksız, daima laiklik adına yapılmıştır. Bu itibarla, din eğitiminin laiklik karşısındaki durumunu ele almadan önce, laikliğin ne olup olmadığı üzerinde kısaca durmakta fayda vardır.”Ahmet GÜRTAŞ. Atatürk ve Din Eğitimi. Diyanet İşleri Başkanlığı yayını. S: 116. 1982. Ankara)

Diye giriş yaparak günümüzde de çok önemsenen bazı aydın ve akademisyenlerin görüşlerini gerekçeleri ile açıklanmıştır.

Sırasıyla;

Ord. Prof. Dr. Ali Fuat BAŞGİL’e göre; Geçen devirleri bir tarafa bırakalım. Bu gün içinde yaşadığımız devirde ve bugünkü hayat gerçekleri karşısında, din hürriyeti ancak laik bir devlette gün görüp yaşayabilir. Fakat laiklik nedir?

Kelimenin sözlükteki anlamı ile açıklamaya başlamış ve “Laic, laique; Latince laicus aslından alınmış Fransızca bir kelimedir. Ve sözlük anlamı olarak, ruhani olmayan kimse, dini olmayan şey, fikir, müessese, prensip demektir.”

……. “Bugünün Garp memleketleri hukukunda laiklik, din ile devletin ayrılması ve devletin din, dinin de devlet işlerine karışmaması; memlekette mevcut ve maruf (Herkesçe bilen, tanınmış, belli) din ve mezheplere karşı devletin tarafsız bir vaziyet alması, bunlardan hiç birini diğerleri aleyhine olarak özel surette imtiyazlandırmaması; buna mukabil, dinin de devle karşı, nisbi de olsa, bir muhtariyet içinde ahlaki ve manevi hayatın nazımı olarak hüküm sürmesidir.” (GÜRTAŞ. S: 118)

Osman ERGİN, Türk maarif tarihinde, laik kelimesinin sırf Batı’ya ait ve Hristiyan kilisesinin yüzünden ortaya çıktığını; Batı dillerinden dilimize giren bir türlü yerinde kullanılmadığını, özellikle halk tarafından daha ziyade dinsizlik anlamında ve elbette anlamsız ve yanlış bir şekilde kullanıldığını belirttikten sonra, bu kelime hakkına, biri son Osmanlı Sadrazamlarından Müşir Ahmet İzzet Paşa’ya diğeri de ‘Garbı da Şark’ı da hem gezmekle, görmekle, hem de okumak mukayese etmekle çok iyi öğrenmiş olan’ Ubeydullah Efendi’ye ait olan iki görüş naklediliyor.

Müşir Ahmet İzzet Paşa diyor ki; Ladini tabiri Fransızca, laik kelimesine karşılık, Ziya GÖKALP tarafından vazedilmiştir. Halbuki Latinceden mehuz (Ödünç olarak başka bir yerden alınmış) olan laik kelimesinin iştikak (türetme) itibariyle manay-ı lüğavisi (sözlük anlamı) herhangi bir fen ve meslekte yabancı demektir. Hatta Almanlar, ‘lay’ şeklinde olarak, bu kelimeyi toplumda asla bu anlamda kullanmazlar. Fransızlar ise…..”

Ubeydullah Efendi de şöyle diyor:  Laik sözü bizde iyi anlaşılamadığı için, tuhaf, garip sözlerle tercüme olunuyor…….

Laiklik kelimesinin dilimize aktarılmasında bulunan ‘ladini’ kelimesinin, laikliğe karşı olumsuz bir havanın oluşmasında önemli bir etkisi olduğunu ileri süren ‘Modern Türkiye’nin Doğuşu’ kitabının yazarı Bernard Levis de diyor ki; Aşina olunmayan Fransızca ‘lique’ deyimini anlatmak için dinsiz anlamına gelebilecek ‘ladini’ sözcüğünü kullanmak zorunda kalması, belki bir talihsizlik idi. Yetkili bir gözlemcini kanısınca, laiklik ile dinsizliğin birbirine karıştırılması, başlarında Şeyhülislam olmak üzere Müslüman din adamlarını düşman bir tutuma yönetmekte rol oynadı. (GÜRTAŞ. S: 119-12)

Bunların dışında daha birçok Türk aydınının açıklaması ile devam etmektedir kitap. Kitabın yazarının önemi ve yine kitabın Diyanet İşleri Başkanlığı’nca yayımlanması, gerek kitabı gerekse içeriğini değerli kılmaktadır.

Benden söylemesi.

Alaeddin Usta

Türkiye'nin siyaset, medya ve gerçekçi haberlerinin yer aldığı haber portalı