“Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.” demiş atalarımız…
Eminim AKP’nin 18 yıllık iktidar macerasını görmüş olsalar, onların da kafası karışır ve söylemezlerdi böyle bir şey.
Zira 18 yıl boyunca kimlerle yürümediler ki!
İlk olarak, Milli Görüş gömleğini çıkarırken tanıdık biz onları.
Kendi ifadeleri ile emir komuta merkezi onlara, papaz elbisesini giymelerini söylemişti.
Çıkardıkları gömlek gerçekten onlarınmıydı peki?
Yazının sonunda siz cevap verin bu soruya.
O yıllar daha çok demokrasi, daha çok özgürlük rüzgarlarının estiği yıllardı.
Avrupa Birliği’ne tam üyelik hayalleri ile süslü yıllar.
Bu hayallere muhalefet etmek vatan hainliği ile eşdeğerdi.
Ve yanlarında; solculardan liberallere, yobazlardan gey ve lezbiyen gruplara varan kalabalık bir destek kitlesi vardı.
Aynı yalana inanmış, dünya görüşleri birbirine zıt gruplar AKP ile birlikte Avrupa Birliğine yürüyordu.
Oysa hedef AB falan değildi.
Onların derdi, AB bahanesi ile marjinal dini gruplara daha çok yaşam alanı ve mutlak iktidarlarının önündeki en büyük engel olarak gördükleri Türk Silahlı Kuvvetlerinin olabildiğince yıpratılması idi.
Yanılanlar, yanıldıklarını anladıklarında vakit artık çok geçti…
xxx
Sonra; alnı secdeye varan soru hırsızları ile, haşhaşiler ile, parallel yapı ile kol kola yürürken gördük onları.
Hoca efendi(!) sürekli istiyor ve onlar ne istenirse veriyorlardı.
Türk Ordusu darmadağan edilmiş, kozmik odasına girilmiş, Genel Kurmay Başkanı silahlı terör örgütü kurmaktan mahkum edilmişti.
xxx
Bir sonraki sahnede, PKK lı teröristler ile masa başında pazarlık, Şivan Perver ile Diyarbakır meydanında eller havaya yaparken görüldüler.
Onlar başkanlık, terörist başlangıç için özerklik istiyordu ve anlaşma tamam gözüküyordu.
Bu süreçte silinecekti, kamu kurumlarının isimlerinden “T.C.” ibaresi… Andımız yasaklanacak, kimileri AKP iktidarı sayesinde Türk olmaktan kurtulacaktı.
Şimdi; sözde Türk Milliyetçileri ile beraberler.
Hani şu Diyarbakır meydanında ayaklarının altına aldıkları Türk Milliyetçileri ile…
xxx
Olan bitene bakınca görüyoruz ki;
Hiçbir dini veya siyasi gurup Sayın Erdoğan’ın dostu, yol veya dava arkadaşı değildir.
Ve yine hiçbir dini veya siyasi gurup onun mutlak düşmanı da değildir.
Onun için önemli olan iktidarını her şart altında devam ettirebilmektir.
Ancak Sayın Erdoğan için artık yolun sonu görülmüş, yanına alabileceği yeni bir ortak kalmamıştır.
Bilge(!) lider O’nun siyasi hayatındaki son ortağı olarak kalacaktır.
Şimdi son bir gayret ile Millet İttifakı’nı bozmaya çalışıyor.
Bir yandan HDP’yi terörize edip CHP ile özdeşleştirmeye çalışırken, diğer yandan milli hassasiyetleri kaşıyarak İyi Partiyi ittifaktan uzaklaştırmaya gayret ediyor.
Bilmediği şey ise, 18 yıldır kaybeden, bir defa daha kaybedilmesi halinde kaybedenin Türkiye Cumhuriyeti olacağını çok iyi bilen ve kazanmanın formülünü bulmuş muhalefetin bu formüle sıkı sıkıya tutunmuş olduğudur.