KAYBOLAN KIZ ÇOCUKLARI , ŞEYTANİ KURBAN RİTÜELİ Mİ ?

Leyla , Eylül , Münevver ve daha onlarcası . Bu isimler sadece bildiklerimiz . Son yıllarda bir şeyler oluyor . İşte olan o bir şeylerle ilgili yakaladığımız ipuçlarını sizler için haberleştiriyoruz.

KAYBOLAN KIZ ÇOCUKLARI , ŞEYTANİ KURBAN RİTÜELİ Mİ ?
Yayınlama: 03.07.2018
868
A+
A-

Kurban(lık) Ritüeli’nin Kökeni

Genel olarak kurban; Paleolitik çağdan bu yana, doğa üstü güçlere hoş görünmek, onlardan, gelecek kötülüklere engel olmalarını istemek ve yerine getirdikleri bir istekten ötürü tesekkür etmek için gerçeklestirilmis dinsel bir tören ya da tapım gereği veya bir adağı yerine getirmek için kesilen insan ya da hayvan olarak tanımlanır.

Çesitli kaynaklar, dilimizde yer alan kurban sözcügünün ibranice kökenli korban oldugunu ve Aramice aracılıgıyla Arapça’ya oradan da dilimize geçtigini göstermektedir. ibadetin önemli bir bölümünü oluşturan kurban, doğaüstü alana giren kudretlerle barışıklığı saglamak ve onların verdiklerine tesekkür ederek onlardan bir seyler istemek için sunulur.

Yönelmiş olduğu amaçlara göre kurban dört grupta toplanır:

1.istenilen seyi elde etmek için sunulan’lar.
2.Elde edilen seye tesekkür olarak sunulan’lar.
3.Bir günahı ya da bir kusuru bagıslatmak için sunulan’lar.
4.ilk ürün veya ilk avdan, ilaha/tanrıya bir hak olarak sunulan’lar.

Kurbanın amacının, insan ve tanrılar arasında bir hısımlık bagı kurmak oldugu ve bunun, yenilen kurbanın etinde birbirine karıstırılarak gerçeklestirildigi bildirilmektedir. Kimi arastırmacılar da kurbanın, tanrıların beslenmesi gerektigi inancından dogmus oldugunu ileri sürmüslerdir ilk uygar topluluklarda topragın verimliligini arttırmak için ona içki dökülür, un serpilir ve genellikle hayvan ve bazen de insan kurban edilir. Kurban geleneginin altında yatanın da, ölüp yeniden dirilme düsüncesi olabilecegi savunulmustur. Hayvanların kurban olarak ilk kez hangi dönemde kullanıldıgı tam olarak belirlenememiş’se de eldeki yetersiz belgeler, mezar ve ölü gömme adetlerinin ilkkez izlendiği Homo Neanderthalensis’den bu yana kurban uygulamalarının devam ettigi yönündedir.

Tarihte kurban konusunu ilk ele alan düsünürün Platon oldugu ve kurbanı, tanrılara sunulan bir armagan olarak niteledigi bildirilir. Ayrıca kurban türlerini, Antik Yunan’da ilk kez Theophrastus’un sınıflandırdıgı ve buna göre kurbanların övgü, sükran (teşekkür), dilek (rica) ve ölülerin ruhlarına sunulanlar olmak üzere dört kategoride toplandıgı ifade edilmektedir. Bazı bilim adamlarınca da kurban; dogaüstünün lütfunu güvence altına almak ve onun düsmanlıgını en aza indirmek için dogaüstüne sunulan özgün bir armagan olarak tanımlanır. çesitli toplumlarda ve degisik dinlerde, kurban keserek çesitli tanrılara (ilahlara), azizlere, ölü ruhlara ve meleklere ulasılmaya çalısılır. Kurban tüm inançlarda, kanlı ve kansız olarak iki biçimlidir. Kanlı kurbanlar, insan ve hayvan kesiminden, kimi ilkellerde görüldügü gibi vücutlarından bir parça kan akıtma gelenegine kadar çesitli biçimlerde yapılır. Kansız kurbanlar ise, çesitli yiyecek ve içecek maddelerinin adak (sungu/sunu) olarak verilmesidir. Burada, hayvanlardan elde edilen ürünlerle, bugday, arpa gibi bitkilerle, ayrıca zeytinyagına karıstırılmıs un, ekmek ve çörek gibi seyler kullanılır.

Adak, tanrıya, ya her zaman malı olmak üzere ya da o an için haz vermek üzere sunulur. ilkel toplumlarda elde edilen ilk ürün ya da ilk av, dogaüstü güçlerin hakkıdır. Bu ilk ürün ve ilk avları, dogaüstü güçlerden sonra, toplumun sef ya da rahipleri tüketirler. Bazı ilkel kavimlerde, ilk hamuru herkesten önce din adamları tadar. Nitekim “hak kurbanı” adı verilen bu ilginç anlayıs, ilk dogan çocukların kurban edilmeleri gerektigi ve ilk ürünün -ileride daha da bollasması için- tanrıya ait oldugu düsüncesini dogurur. Bu uygulamada, bir seyin ilki tanrılara, atalara ya da öteki dogaüstü kudretlere sunulduktan sonra, digerleri insanlarca tüketilir. avcılık ve çobanlık yapan ilkel topluluklarda ise, yeni dogan ilk yavru hayvanlar veya bunların bir parçaları ile süt ve sütten yapılma yiyecekler, tanrılara ve seflere sunulur. Bu bir değiş tokuş olup ”do ut des = ben veriyorum, sen de ver” anlamına gelmektedir. Kurban sunma biçimleri de, sunulanın niteligine göre degisir. Yiyecek içecek gibi seyler mezarlara, sunaklara ya da kutsal olarak bilinen yerlere bırakılır. Gök tanrılara verilecek kurbanlar için yüksek yerler seçilir. Yer tanrıları için topragın üstü veya içi yeglenir. Deniz tanrısı için ise en uygun yer denizdir. Kimi zaman, degerli olan bir seyin yerine geçmesi dilegiyle tanrılara, degersiz bir sey de sunulabilir. Bir öküzü kurban etmek yerine tanrılara çok daha degersiz bir bitki sunulabilir. Burada sembolik bir kurban ve bir iyi niyet söz konusudur . Bazı arastırmacılar kurbanın kökenini totemik kültte (tapınımda) bulurlar . Bazı yayınlarda da olayın psikolojik temelleri üzerinde durulup, insandaki saldırganlık içgüdüsünün en önemli tatmin araçlarından biri olarak kurban kavramı savunulmakta ve bu içgüdünün en fazla göz aracılıgıyla tatmin olacagı, bunu daha sonra dokunma ve isitme duygularının izleyecegi bildirilmektedir. insanlık tarihinde dini düsüncenin önemli evreleri olarak kabul edilen animizm ve totemizmde, kutsal varlıklara çogunlukla hayvanların ve bazı kültürlerde de insanların kurban olarak adandıgı görülür.

Baslangıçta totem kurban olarak sunulmus ama totemizmden hareketle ve insanla totemin akrabalıgından giderek totem kurbanın yerini insan almıstır. Ancak, toplumsal yasamda bireyin yasamını güvence altına alan geleneklerin agır basması nedeniyle, insan kurban terk edilir ve insanın yerine çiftlik hayvanlarının kurban olarak sunulması gündeme gelir. Hayvanlar genellikle ritüel bir biçimde kesilerek kurban edilirler. Bu baglamda; koyun, keçi, sıgır, at, domuz, deve, ren geyigi, ayı, horoz, tavuk, kaz vb. hayvanlar kesilerek tanrılara sunulur. Ürün alma sırasında düzenlenen sölenlerde çok sayıda sıgır ve domuz kurban etmek, tanrıları ve ataları hoşnut etmenin yanı sıra, şölen sahibinin öte dünyada iyi bir yeri olmasını da saglar. yazının bulunusu, kent uygarlıgının olusumu, devlet kavramı ve teskilatının gelisimi gibi noktalar üzerinde yogunlasan Eskiçag (ilkçag) Tarihi, esas itibariyle Akdeniz kültür çevresinde ve bu çevreye komsu bölgelerde yaklasık M.Ö. 3000 yıllarında yazı ile baslayan ve M.S. 476’da batı roma imparatorlugunun yıkılısına degin süren oldukça uzun bir dönemi içermektedir. Bu çalısmada; Eskiçağın çoktanrıcı (polytheist) uygarlıklarında kurban edilen hayvanlar incelenmis, kurban etme törenleri üzerinde durulmuş ve tarihin en eski ve karanlık dönemlerinden başlayarak ortaçaga ve özellikle tek tanrıcı (monotheist) ilahi dinler aşamasına değin, din-insan ve hayvan ilişkileri veteriner hekimliği tarihi yönünden aydınlatılmaya çalışılmıstır.

Eski Mezopotamya Uygarlığı.

Kurban sunumu düzenli ayin ve törenlerle yapılır. Babil’de haftanın yedinci günü olan cumartesi ugursuz sayılır ve bu ugursuzluktan kaçınmak için adaklar adanıp kurbanlar kesilir. Asurlularda ise kurbanlık hayvanı kesip tanrılara sunmak gereklidir yoksa tanrılar insanın kendisini yiyeceklerdir. Asurlularda kesilen oğlak ya da kuzu gibi yavru hayvanların, insanların bütün günahlarını temizleyeceklerine inanılır. Sümerlerde de kurban törenlerine büyük önem verilir. Kurban törenleri, görkemli ve süslü tapınaklarda gerçekleştirilir. Sümerler kurban edilecek hayvanın türüne, cinsine ve rengine önem vermezler. Onlar için mühim olan kanın akıtılmasıdır. Sümer ülkesinde kurbanlar, tanrıların besini olarak değerlendirilir. Kurban edilen hayvanların etleri ya ateşte kızartılır ya da tencerede pişirilir. Rahiplerin yiyecekleri ekmek de yine tapınaklarda pişirilerek hazırlanır.

Toplu tapınımlarda, hayvanların insanlar için yaratıldıkları vurgulanır. Ayrıca, koyunun insanın vekili olduğu ve bir insanın kendi yaşamı için bir koyun, kendi başı yerine de bir koyun başı vermesi gerektiği vurgulanır.

Mezopotamyada bir kez 350.000e yakın koyun ve keçi ile bunların 1/10undan az sayıda sığırın kurbanlık olarak tapınaklara geldigi bildirilmektedir.

Tapınaklarda kurban edilen bu hayvanlar, oradaki topluluk üyelerinin başlıca et kaynağını oluşturur. Buradaki hayvanların yenebilmeleri için önce kurban edilmeleri gerekmektedir.

Sümerlerde kurban edilmiş insanlara da rastlanılmıstır.

Sümer Uygarlığı

Sümerlerde en degerli kurban kuzudur. Ancak domuz da dahil diger hayvanlar da kurban edilirler. Bir hastanın günahlarına karsılık olarak domuz kurban edilir ve hayvanın gövdesi altı parçaya bölünerek hastanın üzerine bırakılır.

Sümerlerde hayvanların karaciğerleri yaşamın merkezi olarak kabul edildiğinden, bu organın muayene edilip incelenmesi tıpkı bir ayna gibi, sunulan kurbanı kabul eden tanrının fikir ve amacını da gösterir. Karaciğer aracılığıyla kehanette bulunabilmek için kurban olmak üzere lekesiz bir hayvan bulmak ve onu günün saatlerine göre deşisen tören ve ayinlerle öldürdükten sonra karaciğerini çıkarmak gerekmektedir.

Tan yeri ağarırken, tanrının en çok hoşuna gidecek kurbanın koyun olduguna inanıldığından, karaciger falı için özellikle koyunlar tercih edilir.  Kahin-rahip mangalı biraz karıstırdıktan sonra koyunu tutar, niyet eder ve hayvanı keser. Kurban edilen koyunun karacigerini çıkararak bu organda bazı isaretler ya da belirtiler arar ve buldugu ipuçlarını da konuyla ilgili kitaplara bakarak degerlendirir.

Eski Mısır uygarlığı.

Özellikle Nil nehrine insan kurban edilmesi çok yaygındır.

Bunun yanı sıra hayvanlar da kurban edilir. Kurban edilen hayvanlar arasında ilkel kabile dinlerinde olduğu gibi totemler bulunur. Bu bağlamda tanrı Oziris adına düzenlenen kurban törenlerinde, kutsal bir boğa kurban edilip on dört parçaya bölünür ve töreni izleyen insanlarca eti tüketilir. Kutsal bir boğa ya da öküz şeklinde betimlenen Oziris’in dirilişini sembolize etmek için yenilen boğanın yerine başka bir kutsal boğa konulur.

En büyük tanrı isis için de önce dua edilir; sonra onun adına bir inek kurban edilir. Önceden muayene edilip kurban olarak işaretlenmis hayvanlar, kesilmek üzere tapınağa getirilince odun yığını ateşlenir. Sonra bu ateşe şarap dökülür ve tanrının adı çağrılarak kurban edilecek hayvan kesilir.

Kurban tapınakta yakılırken orada bulunanlar feryat ederek üzüntülerini dile getirirler. Bir süre sonra da bu insanlar, kurban edilen hayvandan arta kalan etleri tüketirler. Eski Mısır’da kurban edilen kuzu ve oğlağın kanı, çevreye sürülür. Sürülen bu kan, tanrının hakkı sayılır. Ayrıca yılda iki kez tanrılara domuz kurban edilir ve ancak bu günlerde domuz eti yenir. Bunun dısında kalan diğer günlerde ise domuz eti yenmez.

Fenike Uygarlığı.

Fenike dininde de çok sayıda insanın kurban edildigi görülür. ilk ürün ya da ilk çocuk, gelecek yıl ürünün daha bereketli olması için tanrılara kurban edilir. Savasa giderken de zafer kazanmak için çok sayıda çocuk tanrılara kurban olarak sunulur.

Eski iran Uygarlığı

Zerdüstlük’ün kutsal kitabı Zend-Avesta” da fiber (su aygırı) denilen bir hayvanın kurban edildiği bildirilmektedir. Yine bu kutsal kitaba göre yalvarış, ibadet ve kurban af dilemeye yarar. Zend-Avesta’da dikkati çeken bir diğer konu, tanrılara sunulacak olan kurbanların dağlarda, ırmak ve göl kenarlarında 100 at, 1000 sıgır ve 10.000 koyun seklinde sunulmasının istenmesidir. Dini açıdan kan dökücü hayvanların etlerinin tüketilmesi yasaktır.

Eski Yunan Uygarlığı

Yakarma, şükran ve arınma kurbanları çok yaygındır. En büyük kurbanlarını tanrılar tanrısı Zeus’a adamışlardır. Hayvanları kurban etme yöntemleri inceden inceye saptanarak tapınagın duvarlarına asılmıstır. Tanrılara erkek hayvan, tanrıçalara ise dişi hayvan, gök tanrılara az tüylenmiş ve beyaz, yer altı (öte dünya) ve deniz tanrılarına siyah, ateş tanrılarına ise kızıl/kırmızı renkli hayvanlar kurban edilir. Ayrıca Yunanlılarda; üçlü kurban (suove taurilia) ve yüzlük kurban (hekatombe) şeklinde de hayvanların kurban edildikleri görülür. Eski Yunan’da insanlar da kurban edilmiş ancak, geç klasik antikitenin Yunanlıları, insan kurban etmenin her çeşidini ahlaksızlık olarak görmüşlerdir.

 

Eski Roma Uygarlığı

Romalılarda da kurban en önemli tapım eylemidir.

Roma Senatosu M.Ö. 97 yılında yasaklayana değin roma imparatorluğunda insanlar da kurban edilmiştir. Romalılar, tanrılarının hoşnutlugunu kazanmak için onlara süt, şarap ve yemişle beraber hayvanları da kurban olarak sunmuşlardır.

Roma’da ayrıca, büyük tehlikelerin belirdiği zamanlarda ver sacrum” adı verilen bir geleneğe göre, insan ve hayvanların ilkbaharda doğan ilk yavruları tanrılara kurban edilir.

Eski Türk Uygarlığı

Eski Türklerin pek çoğu tanrılarına kanlı ve kansız kurbanlar sunmuşlardır. At, koyun, öküz, deve ve ren geyigi en çok kurbanlık olarak kullanılan hayvanlardır.

Kurban edilen ve eti yenilen hayvanlar sıklıkla başlarına vurulmak suretiyle öldürülürler. Yalnızca kurbanlık at, boğularak ve bel kemikleri kırılarak öldürülür. Hayvan ölmek üzereyken yanına bir ekmek getirilir ve kurbandan çıkan ruhun bu ekmege karıstıgına inanılır. Kendilerine şans getirecegine inandıkları bu ekmeği kurban sahibi ve yakın aile çevresi yerler ve başka kimseye vermezler. Eski Türkler kestikleri at ve koyun kurbanlarının kafalarını sırıklara takarlar. Hasta olanlar en kıymetli hayvanlarını kurban ederler. Zengin hasta için 7, fakir hasta için ise 5 hayvan kurban edilir ve bu uğurda çok kişi servetini kaybeder. Kurbanın eti, kemikleri kırılmadan ayrılır ve kazancı adı verilen iki kişi tarafından pişirilir. Bazı Türk boyları büyük bir dağa taparlar ve o dağa kurban keserler.

Dağ ruhlarına kanlı kurban olarak kısraklar sunulur. Dini ve milli bayramlar kutlanırken koyun ve at kurban ederler.

Tarih öncesi dönemde basladıgı sanılan kurban geleneginin, günümüzde de etkilerini sürdüren ve sürdürecek olan temel bir ritüel oldugu görülmektedir.

 

 

Münevver Karabulut (18) cinayetiyle birlikte

Yargıtay, İstanbul Ortaköy’de Şehriban Coşkunfırat’ın öldürülmesine ilişkin verdiği kararda satanizmin Türkiye’ye 1980’li yıllarda Amerikalı bir ressam tarafından getirildiğini belirtiyor. Bunu ise Samsun Milli Eğitim Müdürlüğü Rehberlik ve ve Araştırma Merkezi’ne dayandırıyor. Ancak Türkiye’nin satanist eylemlerle 1998 yılında tanıştığı ifade ediliyor. O yıl Aslı Yardımcı ile Alp Cenan Yuğaç, Ataköy’deki bir apartmanın 15. katından ‘Biz bu dünyaya ait değiliz’ notu bırakarak atlamıştı. 1999 yılında ise Ortaköy Mezarlığı’nda yarı yarıya gömülmüş bir kız cesedi bulundu. Kurbanın 18 yaşındaki Şehriban Coşkunfırat olduğu anlaşıldı. Genç kızın satanizm cinayetine kurban gittiği ortaya çıktı. Coşkunfırat’ı ‘şeytana kurban etmek’ amacıyla öldüren Ömer Çelik, Engin Arslan ve Zinnur Gülşah Dinçer tutuklandı. 2002 yılında ise Üsküdar Amerikan Koleji öğrencisi Lara Falay, Boğaziçi Köprüsü’nden atlayarak yaşamını yitirdi. Babasının araştırma isteği üzerine, bilgisayarını inceleyen polis, satanizmle ilgili sohbetler yaptığını belirledi.

Türkiye’nin gündeminden düşmeyen Münevver Karabulut cinayeti, 1999’da Satanist ayin kurbanı olan 21 yaşındaki Şehriban Coşkunfırat’ı gündeme getirdi. Ortaköy’de Şehriban Coşkunfırat’ı ‘şeytana kurban etmek’ amacıyla öldüren Ömer Çelik, Engin Arslan ve Zinnur Gülşah Dinçer hakkında İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi ‘kasten adam öldürmek’ ve ‘hırsızlık’ suçundan 25 yıl 6 ay 20’şer gün ağır hapis cezasına mahkûm etti. Temyiz istemini görüşen Yargıtay 1. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını, eylemin, ‘canavarca bir his sevkiyle adam öldürme’ cürümünü oluşturduğu gerekçesiyle bozdu. 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararında direnmesi üzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na geldi. Kurul da direnme kararını bozdu. Tekrar görülen davada üç şahıs hakkında ömür boyu hapis cezası verildi. Kararda, sanıkların eylemlerinin ‘canavarca his sevkiyle adam öldürme’ fiilini oluşturduğuna dikkat çekilerek satanizm hakkında şu değerlendirmelerde bulunuldu: ‘Sanıkların savunmaları ve tanık anlatımları ve otopsi bulguları öldürmenin ‘şeytandan emir gelmesi’ nedeniyle yapıldığı anlaşıldı. İnsanı kurban etmek toplumsal açıdan ne denli tehlikeli ve vahşi olduğu izah gerektirmez bir olaydır. Satanistlere göre kan ‘hayat gücünü’ temsil ediyor. Satanistler, bu nedenle ilahları veya şeytanları yatıştırmak için kurban sunmaktan daha iyi bir yol bulunmadığına inanıyorlar. İnsan kurban etmedeki amaçları ise diri diri boğazlanan kurbanın kanıyla elde edilen enerjiyi büyüsel mekanizma atmosferine atmak ve bu yolla büyücünün başarı şansını artırmak. Şeytanın kediyi çok sevmesi nedeniyle onun için kedi kurban edilen ayinler düzenliyorlar. Kedi kanının kendi kanlarına karışmasının şeytani güç verdiğine inanıyorlar. Ayinlerde kurban edilen kedinin kanını içip, etini pişirip yiyorlar. Bazı ayinlerin sonunda toplu seks yapıyorlar. Tüm dinlere karşı düşmanca bir tavır içindeler.

Ve ŞEYTANA KURBAN EDİLME – SATANİZM HAREKETİ

Satanizm, özel olarak Hristiyanlığa, genel olarak bütün dinlere karşı alternatif olarak ortaya çıkan bir hareket. Kelime olarak şeytana inanma, tanrı diye tapınma anlamına gelir. Başta Hristiyanlık olmak üzere bütün dinlere ve kutsal değerlere karşı başkaldırıyı temsil eder.

İngiltere, Fransa, Almanya ve özellikle Amerika’da yayıldı. Şeytanın en önemli özelliği olan başkaldırıyı esas alarak dinin karşısında, şeytanın ve onun temsil ettiği değerlerin yanında olmayı önerir. Modern Satanizm ABD’li Macar asıllı Anton Szandor Lavey tarafından kurulan Şeytanın Kilisesi ile ortaya çıktı.

TÜRKİYE’DE SATANİZM İNTERNET YOLUYLA YAYILDI

İzmir Emniyet Müdürlüğü tarafından satanizm konusunda hazırlanan bir raporda ise dikkat çekici bilgiler yer alıyor. Türkiye’de satanizm ilk olarak internet’le yayılmaya başladı. Daha sonraları heavy metal grupları vasıtasıyla ilk adımlarını atarak özellikle gençler arasında yayıldı.

Şeytana tapanların çoğunluğunun gelir seviyesi yüksek vatandaşların çocukları olduğu, bu çocuklarında din ve öteki kutsal değerlere karşı oldukları belirtiliyor. Gençlerin bu işe başlaması önce bu müzikleri dinlemesi ile oluyor. Sonra ise masum görünümlü arkadaş gurupları içerisinde satanist inancı yavaş yavaş empoze ediliyor.

Ülkemize bir başka giriş şekli de internetin dünyada, sonraları da Türkiye’de yaygınlaşması ile birlikte iyice taraftar topladı. Raporda, özellikle maddi durumu iyi olanların bu iş içinde olmasının nedeni olarak evlerinde bilgisayarı ve kendisine ait bir odası olan gençlerin eğlence için internete bağlanarak ‘chat’ denen karşılıklı sohbetler yapmasına bağlanıyor.

Chat işlemi esnasında satanistlerin ilginç chatları ile karşılaşılıyor ve sohbete başlanıyor. Bu ilk adım, sonra satanistler bu şahsa çeşitli bilgiler veriyor. Mesela; satanizmin geçmişi ve geleceği, bulunduğu ildeki kendilerine yakın müzik marketler, şahıslar ve adreslerini vererek bunlarla bağlantı kurmaları isteniyor. Böylece hedeflerine ulaşıyorlar.

Türkiye’deki yayınları: non serviam, şebek (köprüaltı), ölüm ve cenaze, mahşer, aşk ve şarap, shamain, kadavra zine, piramit zine, mazine, sombre, toprak, rockline, mat gibi dergiler. Türkiye’deki müzik gurupları: satanic werses, ehrimen, witctrap, pagan, shamain, asceraus, sarkofokos, sagu, hezzihill, mopheus, death out gibi yerli heavy metal grupları.

İzmir Emniyeti’nin hazırladığı rapora göre satanistlerin gerçekleştirmek istedikleri eylemler şöyle: ‘Sultanahmet Camii’nin yıkılması. Taksim’de cami yapılması planlanan meydanın işgali. El yazması Kur’an’ın klozete ya da denize atılması. Kaşıkçı Elması’nın çalınması. Kendilerine muhalif olanların kurban edilmesi. Tüm ibadethanelerin tahrip edilmesi.’

Kabbala ve gizli kabalistler bu topraklarda çokça var . Fakat ! Biz bilmiyoruz. Her kabalist YAHUDİ OLMAYAN masum bir çocuğu şeytana kurban etmeli …

Sıra bunu açıklamaya geldi . Saklayamayacaklar …

Açıklayacağız …

Türkiye'nin siyaset, medya ve gerçekçi haberlerinin yer aldığı haber portalı