Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Danıştay’ın ‘Andımız’ın tekrar okullarda okutulmasına yönelik kararına karşı verilen itiraz dilekçesinde imzası bulunan üç bürokratı görevden aldı.
Dilekçe, bakanlığın hukuk müşavirliğindeki bürokratlar tarafından kaleme alınmıştı.
‘Komünizm ve faşizmde görülür’ denmişti.
Dilekçede bu tip ‘ant‘ uygulamaların askeri yönetimler, faşizm ve komünizmde kullandığı savunulmuştu.
Bürokratlar dilekçede şöyle demişti: “Özellikle 30’lu yıllarda benimsenen politika, artık toprak bütünlüğünü garanti altına alan bir ülkenin milli bütünlüğünü de sağlamasıydı. Öğrenci Andı da bu amaçla benimsenmiş ve ilkokullarda okutulmaya başlanmıştır. Ulus bilincine geç ulaşan bir toplumda bu çeşit sembol ve ritüellerin kullanılarak, ortak bir milli kimlik inşa edilmeye çalışılması anlaşılabilir bir durumdur. Ancak 2023 yılında yüzüncü yılını dolduracak olan Türkiye Cumhuriyeti’nde toplumun zaten bir milli kimlik kazanmış olduğunu kabul etmek gerekir. Yani Öğrenci Andı işlevselliğini yitirmiştir. Hal böyleyken 21. yüzyıl Türkiye’sinde 30’lu yılların ritüellerini benimsemek anakronik (çağdışı) bir yaklaşım olacaktır.”
Bürokratlar, öğrencilerin her gün ‘papağan gibi’ tekrarlayacakları sözler yerine, konuşup tartışarak ve yaşayarak öğrenmelerinin günümüz eğitiminin önemli bir kısmını oluşturduğuna vurgu yapmıştı.
Bakanlığın yazdığı itiraz dilekçesini dünkü grup toplantısında sert bir dille eleştiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli şunları söylemişti: “Milli Eğitim Bakanlığının dilekçesinde tarihi ve sosyolojik olarak örtülemez yanlışlıklar vardır. Bakanlık diyor ki; ‘Türkler kendi çağdaşı unsurlara göre ulus bilincine en geç ulaşan topluluktur. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyetini kuran kadro zaten gecikmiş olan süreci hızlandırmak için yoğun çaba harcamıştır.’ Türkleri millet bilincine en geç ulaşan topluluk olarak değerlendirmek tarih inkarı, tarih ihmali, tarih ihanetidir. Unutmayınız ki, tarihimiz mührü sökülmemiş bir hazinedir. Bu hazinenin talanına müsaade etmeyeceğiz, bu hazinenin karalanmasına onay vermeyeceğiz. Milli eğitim bakanımızın temyiz dilekçesini görmediğine veya yoğunluktan dolayı dikkatle bakmadığına inanmak istiyor, bunu ümit ediyoruz. Türk milletine kara çalan zihniyet Orhun Yazıtları’nı nereye koyacak? Tarihte kurulan 16 Türk devletini nasıl izah edecek? Türklerin millet bilincine en geç ulaşan topluluk olduğunu söyleyen şahıs direkt sana soruyorum, bunu nasıl yazdın, nasıl iddia ettin, hangi çevrenin mahsulü, nerenin piyonusun? Bu yanlı ve maksatlı değerlendirmelere imza atanlara diyorum ki, asıl sizin sabah akşam Andımızı okumaya ihtiyacınız vardır ve Türk milletinin kim olduğunu, Türklüğün nasıl bir tarih ve sosyolojik derinlikten süzülüp geldiğini öğrenmeniz şarttır, önünüzdeki asıl ödevdir.”
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, bürokratların görevden alınmasından sonra yaptığı açıklamada Bahçeli’nin dilekçeyle ilgili eletirilerinin haklı olduğunu belirtirken şunları söyledi: “Görüşe aykırı olarak bu konuyla ilgili avukatların kendi tasarruflarıyla koyduğu bir bölümdür orası. Milletimizin, geç milletleşme sürecine girdiği şeklindeki bir yaklaşımı kesinlikle kabul etmiyoruz. Bahçeli’nin de dediği gibi ahlaki olarak da büyük bir hatadır. Biraz anlaşıldığı kadarıyla, ulus devlet teorilerinden etkilenerek kes kopyala yapıştır ile buraya zerk edilmiş. MEB’de bir temyiz oluşturuluyor. Şimdiye kadar sahiplendiğimiz milli varlığımız, kimliğimizle ilgili son derece kapsamlı bir değerlendirme yapılıyor. Aslında temyiz dilekçesinde bunun verilmesi gerekirdi. Bu görüşe rağmen oradaki avukatlar tarafından bu paragraf oraya ekleniyor. Kontrol etmesi gereken bürokratlar da kontrol etmiyorlar. Avukatlarla ilişik kesilmiştir. Bakanımız konuyu inceletmiş. Ve bu sosyolojik olarak hatalı ifadenin temyiz dilekçesinden çıkarılmasına, temyiz sürecinin devam etmesine kanaat getirmiştir. Bu bürokratlar görevden alınmıştır, avukatlarla ilişik kesilmiştir. Dilekçeden o bölüm çıkarılarak devam ettirilecektir. “