ABD Senatosu Tahsisat Komisyonu’nun, Amerikan hükümetinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın korumalarına silah satışı yapmasını engelleyen tasarıyı onaylaması, Erdoğan’ın Mayıs ayındaki ABD ziyaretinde yaşanan koruma krizine yeni bir boyut kazandırdı.
ABD Senatosu Tahsisat Komisyonu’nun, Amerikan hükümetinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın korumalarına silah satışı yapmasını engelleyen tasarıyı onaylaması, Erdoğan’ın Mayıs ayındaki ABD ziyaretinde yaşanan koruma krizine yeni bir boyut kazandırdı. Karar, Washington’daki Türkiye büyükelçiliği konutu önünde yaşanan kavgayla ilgili olarak Erdoğan’ın 12 koruması hakkında dava açılmasının onaylamasını takip etti. Ancak koruma krizi, Türkiye ve ABD arasındaki makro gerilimin yalnızca bir parçası. Çarşamba günü, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu’nda düzenlenen “ABD-Türkiye İlişkilerinde Öncelikler ve Zorluklar” başlıklı bir oturum da iki ülke arasındaki siyasal krizi ortaya koymuştu.
Türkiye’nin Rusya’dan yapacağı S-400 alımının yanı sıra Türk F-16 pilotlarının eğitim sürecine de taş koyan ABD son olarak, Türkiye’nin pahalı, yüksek teknoloji ürünü silahların geliştirilmesi ve satın alımı süreçlerine katılmasına kısıtlamalar getirilmesini gündeme getirmişti. Güvenlik alanındaki bu sürece, politik gerginlikler de eşlik etmekte. Türkiye’nin ‘15 Temmuz darbe girişiminde rolü olduğu’ gerekçesiyle ABD’den iadesini istediği Fetullah Gülen ve‘PKK’nın parçası olduğu’ gerekçesiyle desteği kesmesini istediği YPG’nin yanı sıra hakkında dava açılan eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, iki ülke arasında çözümsüzlüğe giden krizin temel bileşenleri. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’de yargılanacak olan eski bakan Zafer Çağlayan’la ilgili, “Çağlayan adımı, Türkiye’ye yönelik atılan bir adım” ifadeleri de bu krizin en son göstergesi. Süreci Sputnik’e değerlendiren Dış politika uzmanı Özdemir Akbal da Erdoğan’ın ifadelerini destekler nitelikte.
‘SİLAH SATIŞI YASAĞININ BİR HÜKMÜ YOK’
Erdoğan’ın korumalarına yönelik silah satışını yasaklayan tasarının başlı başlına bir hükmü olmadığını ve bunun yalnızca iki ülke arasındaki siyasi krizin bir parçası olduğuna işaret eden Akbal “Yarı otomatik silah satışına yönelik yasak gelmesinin başlı başına hiç bir önemi yok. Zira, bu silahlar herhangi bir başka yerden de tedarik edilebilir. Kararı, iki ülke arasındaki gerginliğin bir göstergesi olarak değerlendirmek mümkün” dedi.
Çarşamba günü, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu’nda düzenlenen “ABD-Türkiye İlişkilerinde Öncelikler ve Zorluklar” başlıklı bir oturumun da Türkiye-ABD ilişkilerinin geldiği noktayı anlamak adına önemli bir gösterge olduğuna işaret eden Akbal “ABD’li senatörler, oturumda Türkiye’nin ‘ortak değil müttefik’ olduğu yönündeki vurgu yaptı. ‘Ortaklık’ kavramı ABD’nin Irak’ı işgalinin ardından ortaya atılmış bir kavram. Kavramın içi çok da dolu değil ve neye tekabül ettiği de belirsiz. Böyle bir kavramın en önemli fonksiyonu ülkeler arasındaki ilişkileri daha iyi seviyeye getirmek olabilecekken; ABD’li senatörler bu kavramı, ilişkileri daha da germek amacıyla kullanıyor” diye konuştu.
‘TRUMP KARŞITLIĞI DIŞ POLİTİKAYA YANSIYOR’
‘Müttefiklik’ kavramına ilişkin ABD’nin tavrının sorgulanmasına gerektiğine işaret eden Akbal “ABD’nin köklü devlet geleneğine sahip olan ve ortak bir paktın (NATO) üyesi olmaları itibarıyla Türkiye’yle iş birliği yapacağı yerde, Suriye’de YPG ile iş birliği yapıyor. Bu tutumun değişmesi önemli” dedi.
ABD’deki oturuma katılan senatörlerin çoğunun Demokrat Parti kökenli olduğuna işaret eden Akbal “Söz konusu oturumda yer alan senatörlerin çoğunluğunun Demokrat Parti kökenli olması son derece kayda değer. Senatörlerin bu tutumunun ardında ABD iç politikasındaki Trump karşıtlığı açığa çıkarken dış politik yansımaları bağlamında Türkiye de etkileniyor” diye ekledi.