Yazılama yayınevi 10 yaşında. Türkiye’de rüzgara karşı kürek çeken, kolay tüketilen popüler kültür ürünleri yerine nitelikli üretimlere kapısını açan ve bu üretimleri mümkün olan en geniş çevreye ulaştırmak için çabalayan, kendisini emekçilerin mücadelesinin bir parçası hisseden çok az sayıdaki yayınevinden biri Yazılama. Şimdi yeni bir atılıma hazırlanıyor. Üstelik Ekim Devrimi’nin 100. yılı vesilesiyle hazırladığı ve çok ilgi çekeceği belli olan bir kitap dizisi de şimdiden heyecanla bekleniyor.
Yazılama yayınevi 10 yaşında. Türkiye’de rüzgara karşı kürek çeken, kolay tüketilen popüler kültür ürünleri yerine nitelikli üretimlere kapısını açan ve bu üretimleri mümkün olan en geniş çevreye ulaştırmak için çabalayan, kendisini emekçilerin mücadelesinin bir parçası hisseden çok az sayıdaki yayınevinden biri Yazılama. Şimdi yeni bir atılıma hazırlanıyor. Üstelik Ekim Devrimi’nin 100. yılı vesilesiyle hazırladığı ve çok ilgi çekeceği belli olan bir kitap dizisi de şimdiden heyecanla bekleniyor.
Yazılama editörlerinden Murat Akad’a yayıneviyle ilgili merak edilenleri sorduk.
Yazılama yayınevinin 10. yılı, Ekim devriminin 100. yılına denk geldi. Sosyalizmin literatürüne yazın alanında katkı yapma gayesinde olan bir yayınevi için bu hoş bir tesadüf olsa gerek. Türkiye gibi bir ülkede 10 yıllık geçmişi nasıl değerlendirirsiniz; Yazılama neleri başardı, neleri daha iyi yapmalı?
Evet, gerçekten hoş bir tesadüf oldu Ekim Devrimi’nin 100. yıldönümü ile Yazılama’nın 10. yıldönümünün çakışması. Bu, yayınevi için de ayrı bir motivasyon kaynağı oldu.
10 yıl bazı açılardan kısa bazı açılardan ise uzun bir süre. Sosyalizm literatürüne katkı yapmak isteyerek yola çıkan pek çok yayınevi bu süreyi ne yazık ki tamamlayamıyor. Yazılama ise, bu on yılı deneyim kazanarak ve yayın çizgisini giderek olgunlaştırarak geçirdi. Şu ana dek 11’i çocuk kitabı olmak üzere 160’ın üzerinde kitap yayımladı. Bu sayede önemli bir birikim oluşturmayı başardı. Bazı ilginç ve önemli yapıtları Türkçeye kazandırdı. Güncel siyasi konulara değinen kitaplar da bunlara dahil. Öte yandan, Türkçe yazılmış çok sayıda özgün eser de yayımladı. Siyasi eksenli kitapların yanında tarih araştırmaları da var katalogda. Daha az sayıda olmakla birlikte, edebi yapıtlar da yayın skalasında yer aldı.
Daha iyi yapılabilecek olan şeylerden biri, hiç kuşkusuz, Marksist klasikler. Yazılama bugüne dek az sayıda Marksist klasik yayımladı. Bunlar, özgün dillerinden çevrildi. Lenin’den Emperyalizm ve Ne Yapmalı da birkaç ay içinde okurlarla buluşacak. Ama Yazılama için 10 yıllık sürede bu sayı çok az. Hedeflerden biri bu sayıyı artırmak olacak. Ayrıca “bizim” insanlarımızın çalışmalarının daha fazla yayımlanması gerekiyor. Yazılama’nın dayandığı parti hattının kitapla söylediği sözün çok daha fazla olması ve bu konudaki asimetrinin giderilmesi gerektiği çok açık.
100. yılda Ekim Devrimi’yle ilgili bir dizi kitap hazırlanıyor. Sosyal medya üzerinden dönen tanıtımlardan görebildiğimiz kadarıyla ilgi çekici bir hazırlık var. Buradaki programda neler olacak ve neden böyle bir dizi?
Dediğimiz gibi, Devrim’in 100. yıldönümü Yazılama için de motive edici oldu. Yayınevinin 10. yılını kutlamanın, devrimin 100. yıldönümüne uygun bir dizi kitap yayımlamaktan daha iyi bir yolu olabilir miydi? Bu çerçevede, Kasım ayı başına ve İstanbul Kitap Fuarı’na yetişecek kitaplar var: Çok yakın zamanda yazılmış ve Ekim Devrimi ile Sovyetler Birliği deneyimini çeşitli açılardan değerlendiren önemli yazıların yer aldığı bir derleme olan 100. Yılında Büyük Ekim Devrimi, devrimin önemli anlarını çizgilerle anlatan Resimlerle Saat Saat Ekim Devrimi, devrimden anı ve öyküleri içeren Ekim Fırtınası ve Sonrası. Bunları, Lenin’den bir dizi makaleyi içeren Devrim Yazıları ve önde gelen Bolşeviklerden biri olan Şliyapnikov’un Devrimin Öngününde isimli kitabı izleyecek.
Bunlar Büyük Ekim Devrimi’ni anmak için az bile, keşke daha fazlasını yapabilseydi Yazılama.
Yazılama bir abone kampanyası başlatıyor. Elbette bu kampanya başta yayınevine önemli bir destek anlamına gelecek. Böylesi destekler olmadan birkaç tekelin ele geçirdiği yayıncılık alanında piyasaya teslim olmadan ayakta kalmak belki mümkün ama mevzi kazanmak, atılım yapmak kolay değil. Hem Türkiye’de yayıncılık alanına baktığınızda hem de Yazılama’nın burada verdiği mücadeleyi düşündüğünüzde ne söylemek istersiniz?
Bu soru, zaten yanıtını büyük ölçüde içeriyor. Yayın dünyasında da tekellerin egemenliği var. Bunların yanında tutarlı yayıncılık yapmaya çalışan, kimi genç kimi ise kalıcı hale gelmeyi başaran yayınevleri de var elbette. Ama alanı belirleyen, tekeller. Yazılama, arkasında herhangi bir sermaye grubu, bir tekel olmayan ve uzunca bir süredir ayakta kalmayı başaran az sayıda yayınevinden biri. Var olduğu siyasi çizginin gereğini yerine getirme çabası içinde. Bunu da kendisine destek olanların, önemli bir bölümü gönüllülük esasına dayanan emeği ile başarıyor.
Elbette, diğerlerinin çoğundan çok önemli bir farkı var: Yazılama siyasi angajmanı çok net bir yayınevi.
Parti hattında faaliyet yürüten bir yayınevi olması. Bunun bir avantaja dönüşmesi gerekiyor.
Abone kampanyasına ulaşmak için tıklayınız.
Öncelikle, yayınevini hem ayakta tutacak hem de bir sıçrama yapmasını sağlayacak olan destek, bir abone kampanyasına dayanacak. Kampanyanın hem yeni okurlara ulaşmak hem de var olan okurların yeni okur örgütlemesi için çok iyi bir araç olacağı açık.
Bir de okurların yayınevine, özellikle sosyal medyada daha fazla destek olması önemli. Yayınevi de buna olanak sunacak şekilde faaliyetlerini yoğunlaştıracak.
Yazılama, dayandığı hattı hem besleyen hem de ufuk açan bir sıçrama gerçekleştirmeyi hedefliyor. Bu sıçrama da ancak partiyle yapılabilir.
10 yıldır söylendiği gibi, Yazılama’ya devam ediyoruz; daha da güçlü.
*Boyun Eğme dergisinin 95. sayısından alınmıştır.