Semra Özal: Türkiye'ye laikliği Turgut Bey getirdi; viski de içerdim, namaz da kılardım

Efe Özal: Halkta, babamın öldürüldüğüne dair hâlâ kuşkular var

Semra Özal: Türkiye'ye laikliği Turgut Bey getirdi; viski de içerdim, namaz da kılardım
Yayınlama: 07.01.2018
2
A+
A-

Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın eşi Semra Özal, "Ülkeye hakiki anlamda laikliği Turgut getirdi ve insanların ufkunu açtı" dedi. Semra Özal, kendisine yöneltilen, "Muhafazakar Turgut Bey’in eşi olarak viski içiyordunuz, kahkahalar atıyordunuz, dans ediyordunuz. Hiç mahalle baskısı olmamış mıydı?" sorusunu, "Kuran da okurum eğlenceye de giderim. Hem de Kuran’ı Arapça okurum, 5 vakit namazımı kılarım. Ama davete gidip viskimi de içerim. Hepsinin yeri ayrı. Artık sağlıklı yaşamak için puroyu çok azalttığım söylenebilir. Alkol artık hiç almıyorum" diyerek yanıtladı.

Posta'dan Alev Gürsoy Cimin'in sorularını yanıtlayan Semra Özal'ın açıklamaları şöyle:

Uzun zamandır gözlerden uzaksınız… 

Senelerce yoğun yaşanan bir hayattan sonra sakinliği seçtim.

Ameliyat olmuştunuz… 

Dizlerimden başarılı bir ameliyat geçirdim. Zorlu bir süreçti ama geçti. Başka bir sağlık sorunum ve sıkıntım Allah’a şükür yok.

Oğlunuz Efe ve gelininiz Sinem Özal ile yaşıyorsunuz… 

Aslında kafamdan hiç böyle bir şey geçmiyordu. Ameliyat sonrası zor dönemdi. Efe ve Sinem yanlarında olmamın daha iyi olacağına beni ikna etti. Sonra da birbirimizden ayrılamadık diyelim… Bu durumdan hepimiz son derece memnunuz.

Gelininize ‘Kızım’ diyorsunuz o da size ‘Annoş’… 

Birbirimizi çok seviyoruz. Çok iyi anlaşıyoruz. Onun için gelinim Sinem, bana kızımdan da yakın.

En küçük torununuz Serra’ya tutkunuz bir başka… 

Küçük, sevimli, sıcak… Bana çok düşkün. Evde devamlı etrafta koşturan bir çocuk, insana hayat veriyor. Torun sevgisi bir başka oluyor. Zaten bundan sonra ne isteyeceğiz ki? Sağlık, sıhhat, evlatlar ve torunlarla sakin bir hayat…

Oğlunuz Efe ile yaşamanıza diğer iki çocuğunuz ne diyor? 

Hepsiyle aram çok iyi. Onlar da benim bu durumumdan memnun. Özellikle Zeynep sık sık arıyor ve İstanbul’da olduğu sürece devamlı geliyor. Ahmet de fırsat buldukça yanımda oluyor. Hiçbir problem yok. Birbirine çok sıkı bağlarla bağlı bir aileydik, böyle de sürüyor.

Kendi eviniz boş mu duruyor, kirada mı? 

Evim aynen olduğu gibi duruyor. Eşyalarıyla. Her türlü bakımı yapılıyor. Şimdilik dönmeyi de düşünmüyorum zaten. Burada daha rahat ediyorum.

Aynaya baktığınızda kendinizi nasıl görüyorsunuz? 

Valla ben aynaya bakmıyorum.

Neden? 

Lüzum görmüyorum galiba.

Sert mizaçlı ve her şeye hakim bir yapınız vardı… 

Aslında yine öyleyim, doğru. Oğlak burcuyum. Gayet disiplinli ve otoriterim. Ama yerine göre.

83 yılı geride bıraktınız. Geriye dönüp baktığınızda neler hissediyorsunuz? 

Allah’a şükrediyorum. Bana çok güzel günler yaşattı. Çok güzel tecrübelerle sınandım. Sağlık ve huzur, gerisi boş…

O ‘First Lady’ günlerini özlüyor musunuz? 

Hiççççç özlemiyorum. Yaşadım, doydum. Hep en güzel şeyleri yaşadım. Her şeyi doyasıya yaşayınca insanın içinde uhde kalmıyor.

Kendinizi hâlâ ‘First Lady’ gibi hissediyor musunuz? 

O ayrı bir his. Onu bugün, şimdi hissetmeye imkân yok. Yaşandı, bitti. Yine sağ olsun çevrem ve evlatlarım, sokakta karşılaştığım vefalı, duyarlı insanlar aynı duyguları bana yaşatıyor. Artık evimin, evlatlarımın first lady’siyim. Kavramlara ve kalıplara takılmamak lazım. Hayat sürüyor. 

Viski içiyordunuz, kahkahalar atıyordunuz, dans ediyordunuz yeri geldi mi şarkı da söylüyordunuz… Hatta Türkiye’nin ilk puro içen kadınıydınız. Bakıyorum da, çok cesurmuşsunuz. Üstelik de muhafazakar Turgut Bey’in eşi olarak. Hiç mahalle baskısı olmamış mıydı?

Mahalle baskısı oldu tabii… Ama ben her şeyi yerinde, ölçüsünde yaptım… Kuran da okurum eğlenceye de giderim. Hem de Kuran’ı Arapça okurum, 5 vakit namazımı kılarım. Ama davete gidip viskimi de içerim. Hepsinin yeri ayrı. Artık sağlıklı yaşamak için puroyu çok azalttığım söylenebilir. Alkol artık hiç almıyorum. Zaten ilaçlarım var, onlarla alkol alınamaz. İçkiyi özlemiyorum da. Özetle alkole pek meraklı değilim yani.

Mesela bugün olsa yine hayatınızı böyle şeffaf şekilde yaşar mıydınız? İçki, puro… 

Hissettiğim gibi yaşadım, yine öyle yaşardım ve yaşıyorum da. O dönem öyle hissediyordum ve öyle yaşadım. Hepsinin yeri ayrı.

Çizginiz, bize tanıtılan Turgut Bey’e çok uymuyor ama… Bu konularda eşinizle sıkıntılar yaşadınız mı? 

Turgut Bey asla öyle biri değildi. Sıkıntı da yaşamadık. Bu çok yanlış bir algı. O çok modern bir insandı. Dinin icaplarını yerine getirmek ayrı bir şey. Turgut Bey fikir olarak, zihin olarak fevkalade modern ve ileri görüşlü bir insandı. Yaptıkları ortada zaten.

Peygamber torunu olduğunuzu duymuştum… 

Anne tarafından peygamber torunuyuz. Atalarım eski Mısır eşrafından. Avusturya’daki bir müzede hepsinin belgeleri var.

"Allah'a şükür hiçbir maddi sıkıntımız yok"

Çok güçlü bir dönem yaşadınız… Hiç şımarmadınız mı? 

Şımarmaya vaktim olmuyordu. Yoğun bir hayatım vardı. Gücümü şımarıklığa değil de daha faydalı işlere kullanmaya çalışıyordum.

‘First Lady’lik bitince çevrenizdeki dost sayısı azaldı mı? 

Aksine çoğaldı ve gerçekten samimi olanlar kaldı. Ama tabii herkesten aynı vefayı beklemek doğru da değil. Zaten böyle bir beklentim hiç olmadı.

Kızınız Zeynep Özal ile kırgınlıklar yaşadığınız medyada yazılıp çizildi… 

Zeynep ile gayet iyiyiz ve çok sık görüşüyoruz. O mutlu olduğunda ben de mutluyum..

Maddi durumunuz nasıl? Çocuklarınızın maddi sıkıntıları olduğu iddiaları var. 

Allah’a çok şükür hiçbir sıkıntımız yok. Efe işlerinin başında, gayet de başarılı. Ahmet de mücadelesini veriyor.

Daha net sorayım: Özal Ailesi zengin mi? 

Dedim ya; hiçbir sıkıntımız yok!

Turgut Bey’i kaybettiğiniz o anı, o günleri düşününce neler hissediyorsunuz? 

Kocaman kocaman bir acı… Büyük bir boşluk… İlk yaptığım şey bana hiçbir talep gelmediği halde hemen Köşk’ten ayrılmak oldu. Kalamadım orada. İstanbul’a döndüm. Sonra yine boşluk… Çünkü her şeyi onunla yapmaya alışmışken birden tek başınıza kalıyorsunuz. Çoook zor günlerdi.

Turgut Bey’i düşününce aklınıza ilk ne geliyor? 

Özlem… (Ağlıyor). Turgut Bey ideal bir eşti…

Tanışma öykünüz çok yazıldı… Ama yine de sizden dinlemek istiyorum. ‘İstenmeyen gelin’ dedikodusu doğru mudur? 

Aynı kurumda çalışırken bana âşık olup çeşitli bahanelerle yanıma gelmeye başladı. Tanıştık ve zaten ilk fırsatta da evlenme teklif etti. Bunun dışında ne deniyorsa yalan. Ben çok küçüktüm onunla büyüdüm… ‘İstenmeyen gelin’ dedikodusu tamamen uydurma. Asla böyle bir şey olmadı.

Zamanı geriye döndürsek ve tekrar ‘First Lady’ olsanız… Neleri tekrar yapmazdınız? 

Kesin ama kesin aynı Semra olurdum. Ne yaptımsa yine aynısını yapardım. Geri dönmeyi hiç sevmem. Eskiye özlem duymam. Ama burada zaman dönsün isterim. Çünkü tekrar Turgut Bey hayatımda olur. Bir tek bunun için zamanın geri dönmesini arzu ederim. O da ayrı özlem, ayrı bir hayal işte! 

Çok netsiniz! Hiç pişmanlığınız yok yani… 

Evet netim. Hiç pişmanlığım yok. Yaşadığım her şey bana bir tecrübe oldu. 

"Ülkeye hakiki anlamda laikliği Turgut getirdi"

“İyi ki yaşamışım” dedikleriniz var mı? 

İşte o var: İyi ki Turgut ile evlenmişim. İyi ki onu dolu dolu yaşamışım.

En unutulmaz anınız… 

Tanışmamız… Aynı devlet dairesinde çalışırken benimle konuşabilmek için daktilomu bozuyormuş. Bozulunca da kendisi yardıma koşup tamir ediyordu. O sırada da iki laf ediyorduk. Ben bunu çok sonraları öğrendim. Çok eğlenceli ve her an muziplikler yapan bir eşti.

Eşinizin siyasi kararlarına müdahale ettiğiniz söylenirdi…

“Turgut benim fikirlerime de çok saygı duyardı” desek, o daha doğru olur.

Turgut Özal öldü mü, öldürüldü mü? Bu konuda kafanız artık net mi? Yoksa hâlâ öldürüldüğünü düşünüyor musunuz? 

Burada önemli olan kamuoyunda hâlâ bir şüphe olması. Bu şüphenin giderilmesi, yapılan araştırmaların şeffaf olarak paylaşılması kafalardaki soruları da cevaplandıracaktır.

Sizce Turgut Bey’in bu ülkeye yaptığı en büyük iyilik ne? 

Bana göre; ülkeye hakiki anlamda laikliği Turgut getirdi ve insanların ufkunu açtı. 

“Başkanlık rahmetli eşimin çok istediği bir şeydi.” Bu cümle size mi aittir? 

Evet. Turgut Özal, ‘Başkanlık Sistemi’nin Türkiye’ye daha uygun olduğunu düşünüyordu.

Erdoğan Ailesi ile ilişkileriniz nasıl? 

Sayın Cumhurbaşkanımız ve eşi Emine Hanım sağ olsunlar özellikle ameliyat sonrası beni hiç yalnız bırakmadılar. Cumhurbaşkanımızın vefasını hiçbir zaman unutamam. Kendisi tahmin edemeyeceğiniz kadar vefalı ve duygusal bir lider.

Efe Özal: Halkta babamın öldürüldüğüne dair hâlâ kuşkular var

Efe Bey son dönemde ortalarda hiç yoksunuz. Yüzünüzü unuttuk! 

Ev ile iş arasında geçen sakin ve huzurlu bir hayatım var. Zaten ben hiçbir zaman göz önünde yaşam sürmek istemedim. Hep gerideydim.

Annenizle aynı evde yaşamak nasıl bir duygu? 

Ailemin siyasi hayatından dolayı ben liseden itibaren yalnız yaşadım. İlk kez bu kadar iç içe bir hayat yaşıyoruz ve bu bana çok keyif veriyor.

Semra Hanım nasıl bir anne? 

Güçlü ve otoriter… Ama sevgisini de her zaman hissettirir.

Babanız… En çok neyini özlüyorsunuz? 

Sabahları onca işinin arasında beni aramasını…

Babanız öldü mü öldürüldü mü? 

Zehirlendi mi yoksa zehirlenmedi mi bilemem? Zaten bu da tam net değil. Ama insanlarda, halkta böyle bir kuşku var ki, 1993’ten beri aynı şey konuşuluyor. En iyi şekilde araştırılıp kamuoyu ile paylaşılması gerekiyor. Bazı araştırmalar yapıldığı halde yeteri kadar halkla paylaşıldığı kanaatinde değilim.

Sinem Özal: Benim rol modelim Semra annosşum

Gelin olarak, Semra Hanım’ı sizden de dinlemek isterim… 

Sınırları var. Buna saygı gösterilmesini istiyor. Ama karşısındakine de aynı saygıyı gösteriyor. Düzenine bağlı. Olaylara sağduyuyla yaklaşıyor. Kayınvalideme ben ‘Semra Annoş’um diyorum. Bu hitap bana çok sıcak ve samimi geliyor.

Evde gelin-kaynana çekişmesi yok yani… 

Sabırla ve yumuşak yaklaşırsanız aşamayacağınız engel yoktur. Bir de çok güzel bir laf var, bilmem bilir misiniz? Anlaşmaya niyetiniz varsa, zaman, imkan, güç bulursunuz. Yoksa hepsi boş. Biz saygı ve sevgi içinde geçinmeye niyet ettik.

Dışarıdan bakınca Semra Hanım’ın baskın bir yapısı var… 

Kesinlikle dominant yapısı var. Ama bu o kadar dozunda ki, karşındakini kırmadan çok güzel idare edebiliyor. Benim bu konuda annemden öğreneceğim çok şey var.

Aynı evde yaşamak zor mu? 

Hayatta her şeyin kolay ve zor tarafı vardır. Ancak aile insanın bütün kalıplarından arınabildiği, kendi olabildiği tek yer ve ben bu aile düzeninin içinde yaşadığım hiçbir şeyi zor bulmuyorum ve hayatımda olan herkesin keyfini çıkartıyorum. Çünkü mutlu olmak isteyen insanın yüzünü ailesine dönmesi gerektiğini biliyorum.

Nasıl bir ailede büyüdünüz? 

Küçük yaşta babamı kaybettim. Bizi kendi hayatının önüne koyan bir anne ve çok yakın olduğum iki kız kardeşimle büyüdüm. Hâlâ da çok yakınız. Bu yüzden birlikte yaşama fikri bana normal geliyor.

Parlamentohaber.com | Korku yok!

Türkiye'nin siyaset, medya ve gerçekçi haberlerinin yer aldığı haber portalı