Sakarya’nın Hendek ilçesinde havai fişek fabrikasındaki patlamaya ilişkin 5’i tutuklu 7 sanığın yargılandığı davada, iş güvenliği uzmanının adli kontrolle tahliyesine karar verildi. Hendek’teki havai fişek patlamasıyla ilgili iş müfettişi raporunda, “İşveren yüzde 95 oranında kusurlu” denildi. Müfettiş raporunda yer alan tespit ve değerlendirmelere bakıldığında, facianın “göz göre göre geldiği” değerlendirmesinin bile yetersiz kaldığını görmek mümkün
Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi, yoklamayla başlayan duruşmanın 5’inci gününde ara kararını açıkladı. Heyet, sanık iş sağlığı güvenliği uzmanı Aslı B’nin adli kontrolle tahliyesine, diğer tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar verdi.
Sakarya’nın Hendek ilçesi Yukarıçalıca mevkisinde yaklaşık 15 dönüm üzerine kurulu havai fişek fabrikasında 3 Temmuz 2020’de saat 11.15’te meydana gelen ve olay yerine 50 kilometre mesafedeki kentin birçok noktasından duyulan patlamalarda 7 kişi hayatını kaybetmiş, 127 kişi yaralanmıştı.
Patlamaya ilişkin gözaltına alınan aralarında fabrika sahibinin de bulunduğu 5 şüpheli tutuklanmış, bir zanlı ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.
Kontrollü imha amacıyla Adapazarı ilçesi Taşkısığı mevkisine getirilen fabrikadaki patlayıcıların 9 Temmuz’da saat 11.35’te kamyondan indirildiği sırada meydana gelen patlamada da 3 asker şehit olmuş, 8 jandarma personeli ile kamyon şoförü yaralanmıştı.
İlk patlamaya ilişkin soruşturmayı yürüten Hendek Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan fezleke, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi. Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığınca aralarında fabrika sahiplerinin de bulunduğu 7 şüpheli hakkında hazırlanan 27 sayfalık iddianame, 1. Ağır Ceza Mahkemesine sunuldu. Mahkemece kabul edilen iddianamede, 5’i tutuklu 7 kişinin “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan 2 yıl 8’er aydan 22 yıl 6’şar aya kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
Duruşmada söz alan ve aynı zamanda faciada yaşamını yitiren Mahmut Seyfi Çanakçı’nın yeğeni ve müşteki avukatı Gülşen Uzuner, “Bir kastla bilerek yapılan cinayetle karşı karşıyayız, böyle algılıyoruz. Kimse ihmal, taksir, başka mevzuların arkasına sığınmasın” dedi.
Patlamadan sonra görevlendirilen iş müfettişleri, yaşananları kendi görev alanları açısından mercek altına aldı.
Müfettişler, çalışmaları sonucunda 69 sayfalık rapor hazırladı. Raporda, olaya karışan tesis sahipleri ile mağdurların savcılık ifadeleri de yer aldı.
Olayın tüm sürecinin ele alındığı raporda, “Kazanın meydana gelmesinde işverenin sorumluluğu” başlıklı bölümde hayli önemli tespitler var.
* Fabrika içinde bulunan yapıların ruhsata aykırı ve ruhsatsız olarak inşa edildiği,
* Bu bölümde yer alan depolar ve binalar içerisinde olması gerekenden çok miktarda üretim malzemesi ve ham madde bulundurulduğu, bu durumun patlamanın çevreye olan etkisini artırdığı ve patlamanın bu denli büyük ve yıkıcı olmasına neden olduğu,
* Mevzuat gereği depolar arasında olması gereken mesafenin bulunmaması ve yine depo olarak kullanılan yapıların etrafında olması gereken sütre duvarlarının bulunmamasının ilk patlamadan sonra patlamanın diğer bölümlerde sirayet etmesine neden olduğu,
* Bu denli tehlikeli bir faaliyetin yürütüldüğü fabrikada mevzuat hükümlerine uyan bir toplanma alanının ve sığınağının bulunmadığı,
* Binaların bazılarının arasında özensiz elektrik bağlantıları ve binalarda havalandırma amaçlı kullanılan aspiratörlerin sızdırmaz olmadığı,
* Yine bölümlerde çalışan işçilere, fazla iş çıkarması için işveren ve işveren vekili konumundaki ustabaşıları tarafından sürekli baskı yapılması durumunun, iş yetiştirebilmek adına işçileri iş kurallarını çiğnemeye ve gerekli dikkati ve özeni göstermeden çalışmaya ittiği,
* İşletmeye barut üretimi konusunda izin verilmemesine rağmen şüpheli işverenlerin çalışanlara baskıyla kaçak ve usulsüz bir şekilde barut üretimi yaptırdığı ve bu barutların imalatta kullanıldığı,
* Genelde ilkokul mezunu olan işçilere gerekli ve yeterli iş güvenliği eğitimi verilmediği, zaman zaman verilen eğitimin yetersiz kaldığı,
* İş yerinde iş güvenliği ve sağlığı hukuku bakımından düzenlenen yükümlülüklerin tam olarak sağlanamadığının ve iş sağlığı / güvenliğinin sağlanması için gerekli olan tüm önlemlerin yeteri kadar alınmadığı,
* İşçilere yeterli donanım, kıyafet ve malzeme verilmediği, özellikle yüksek tehlike arz eden Çin mahallesinde çalışan işçilere yanmaz kıyafet ve donanım verilmediğinin Enes Dilber ve Ahmet Çağırıcı’nın vücutlarında ileri derece yanıklar ve uzuv kayıplarının oluşmasından, vücut bütünlüğünü koruyan maktüllerin (yaşamını yitirenlerin) üzerlerindeki kıyafetlerin vücutlarının tamamen yanmış olarak bulunmalarından, kıyafeti yanmayan maktüllerin üzerinde ise koruyucu herhangi bir kıyafet bulunmadığından anlaşıldığı,
* Tüm bunların kazanın meydana gelmesinde ve kaza nedeniyle ortaya çıkan ölüm ve yaralanmaların artmasına etken olduğu değerlendirilmiştir.
* İşveren şirketin neden olduğu bu eksiklikler, kazanın yaşandığı 03.07.2020 tarihinde yürürlükte olan ve yeterince ve/veya yeterince etkin biçimde uyulmadığı veya uygulanmadığı için kazanın oluşumunda etken olan iş sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatı ve ilgili diğer mevzuatın işveren şirket sorumluluğunda kalan düzenlemeleri olarak özetlenen aykırı hareketlerdir.
Müfettişler olayla ilgili hazırladıkları raporda bir cümleyi koyu renkli yazarak dikkat çekmiş:
“Belirtilen nedenlerle kazanın meydana gelmesinde Büyük Coşkunlar Proteknik Kimya Sanayi Havai Fişek Oyuncak Pazarlama Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi ‘yüzde 95 oranında kusurlu’ bulunduğu değerlendirilmiştir.”
* * *
Müfettiş raporunda yer alan tespit ve değerlendirmelere bakıldığında, facianın “göz göre göre geldiği” değerlendirmesinin bile yetersiz kaldığını görmek mümkün.
“Yedi canımızı kaybettik burada. Daha önce de bu fabrikada canlarını kaybedenler, yaralananlar var. Onlarla da birlikteyiz. ‘Bir daha olmasın’ diye kendi canımızın hesabını sormaya geldik. Bu davanın, böyle üretim yapan işverenlerin peşini bırakmayacağız. Bunların hesabının sorulması için hep birlikte mücadele ediyoruz, asla vazgeçmeyeceğiz.”