"Süleyman Soylu fotoğrafı ile Ogün Samast fotoğrafı mukayese edilebilir mi?"

"Ve bugün bu ülkenin en önemli sorunu işte bu iki yaklaşım arasında sıkışıp kalmak…"

"Süleyman Soylu fotoğrafı ile Ogün Samast fotoğrafı mukayese edilebilir mi?"
Yayınlama: 18.09.2017
3
A+
A-

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, 4 gün önce tutuklu HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk'un annesi Hatun Tuğluk'un cenazesine saldıranlardan Murat Alp'in, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yla karakolda fotoğraf çektirmesine tepki gösrererek   "Süleyman Soylu fotoğrafı ile Ogün Samast fotoğrafı mukayese edilebilir mi?" diye sordu.

Ahmet Hakan'ın "Süleyman Soylu fotoğrafı ile Ogün Samast fotoğrafı mukayese edilebilir mi?" başlığıyla yayımlanan (18 Eylül 2017) yazısının iligili kısmı şöyle:

Süleyman Soylu fotoğrafının en net, en önemli, en çarpıcı tarafı şu:

Süleyman Soylu ile fotoğraf çektiren adam, mezarlık saldırganı olduğu anlaşıldıktan hemen sonra yapılan operasyonla gözaltına alınıyor.

Ve o adam, hâlâ gözaltında!

*

Yani Ogün Samast olayında olduğu gibi…

– Bir sırt sıvazlama yok.

– Bir kahraman muamelesi yok.

– Bir “aferin benim aslanıma” falan yok.

Anında gözaltı var gözaltı.

İçişleri Bakanı ile fotoğraf çektirmek, herifi kurtaramıyor yani.

*

Peki ortada hiç mi sorun yok?

Olmaz olur mu?

*

Mesela…

Bu adamın, mezarlık saldırısına katıldıktan hemen sonra elini kolunu sallayarak ta karakola kadar gelebilecek cesareti kendinde bulabilmesi sorunu var.

*

Mesela…

Aynı adamın, olayın hemen ardından ülkenin İçişleri Bakanı’nın ta yanı başına kadar sokulabilmesi ve Bakan’la fotoğraf çektirebilmesi sorunu var.

*

Sonuç?

Sonuçta olan şu:

– Kendilerini iktidarın yanında hizalayanlar, bu sorunları hiç mi hiç gündeme getirme gereği duymadan sadece gözü kapalı Süleyman Soylu müdafaası yaptılar.

– Kendilerini iktidarın karşısında hizalayanlar ise “İçişleri Bakanı, mezarlık baskını yapan adamın sırtını sıvazladı. Aynı Ogün Samast olayı gibi” dediler.

*

Bu iki yaklaşım, aynı ölçüde problemli, aynı ölçüde hakkaniyetsiz, aynı ölçüde propagandist…

Ve bugün bu ülkenin en önemli sorunu işte bu iki yaklaşım arasında sıkışıp kalmak…

Şeytanın gör dediği üç şey

– BİR: AK Parti’nin Güneydoğu teşkilatlarında kalpleri Barzani ile çarpan çok kişi var. Dilleri sussa da kalpleri “Barzani” diye çarpan bu teşkilatlar, AK Parti açısından bir sorun teşkil eder mi, etmez mi? Çok merak ediyorum.

*

– İKİ: “Meral Akşener iktidarı zorlamaz… Zorlayacak olsaydı hapse atarlardı” diyor bazıları… Oysa hakikat şu: Böyle bir tedbir için çok ama çok geç kalındı, bu saatten sonra bu türden bir hamle, beklenin tam tersi sonuçlar doğurur.

*

– ÜÇ: Karadeniz’de esen fındık isyanını dindirmek için Tarım Bakanlığı atağa kalkmış durumda… “Acele etmeyin, fındığınızı alacağız” falan diyorlar. Çok geç kalmış bir atak bu… Geç kaldığı için de isyanı tam olarak dindiremiyor.

 Yeni diyanet işleri başkanı

YENİ Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın kitaplarından bazılarının isimleri şöyle:

– Hıristiyanlıkta İbadet

– Hıristiyanlıkta Reform ve Protestanlık Tarihi

– Hıristiyanlık

– Hıristiyan Ayinleri – Sakramentler

* Engizisyon (Bu kitap telif değil çeviri… Ali Erbaş çevirisi)

*

Ne oluyor ya!

Vatikan’a büyükelçi mi atanıyor, yoksa Diyanet İşleri’ne başkan mı?

Yoksa… Yoksa…

İslam’da reform falan mı yapılacak?

Bahçeli fena gaza getiriyor adamı

Devlet Bahçeli, sosyal medyada şu mesajı yayınlamış:

*

Gerekirse güneşe ateş taşırız.

Gerekirse buzdan ateş yakarız.

Gerekirse cepheye kan naklederiz.

Yine de bekamıza el sürdürmeyiz.

*

Okur okumaz…

Sırtıma biraz buzdan ateş alıp güneşe doğru yumruk sallamaya başladım.

Şöyle bir ölçünüz olsun

İiktidarı eleştirirken de, överken de…

Söylediklerinizi ya da yazdıklarınızı…

“Bu iktidar gittiğinde… Bu söylediğimi ya da bu yazdığımı karşıma çıkarırlarsa… Utanır mıyım?” diye test edin.

Ve utanmayacağınız türden şeyler yazın ve söyleyin.

Türkiye'nin siyaset, medya ve gerçekçi haberlerinin yer aldığı haber portalı