Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu domuz gribi diye adlandırılan grip türünün ilk kez 2009 yılında salgınla ortaya çıktığını ve sonrasında 10 yıl içinde kişilerin virüse karşı bağışıklığının arttığını açıkladı.
Ancak 10 yılda bir şekil değiştirmiş ve insanların bağışıklığının olmadığı bir virüs ile başka bir salgın olmasının beklendiğini ifade eden Prof. Dr. Sönmezoğlu 65 yaş üstü, kronik hastalığı olan, bağışıklığı zayıf olan bireylerin aşı yaptırmasının yaşam kaybı riskini azaltacağını belirtti.
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Koşuyolu Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Sönmezoğlu Aralık ayının son haftasında ısının da düşmesiyle birlikte grip salgını beklediklerini belirtti ve çeşitli uyarılarda bulundu:
“Grip salgını Kuzey Yarım Küre ülkelerinde, Türkiye’de de Aralık ayının son haftasında başlar. Ocak ve Şubat aylarında çok daha fazla görürüz, Mart ayından itibaren de azalmaya başlar. Her zaman olduğu gibi vakalarımız başladı. Şu anda salgın boyutunda değil ama Ocak ayı başında salgın boyutuna geçmesini bekliyoruz ama şu anda grip başladı diyebiliriz. Solunum yolu enfeksiyonlarının çoğu bir haftada kendiliğinden düzelen hafif ateş, boğaz ağrısı, öksürük ve halsizlikle görülürken grip ya da tıp terimi ile influenza ağır seyreden bir hastalıktır.”
2009 yılında tüm dünyayı etkileyen domuz gribi salgını hakkında konuşan Prof. Dr. Sönmezoğlu, “Domuz gribi diye adlandırılan grip türü ilk kez 2009 yılında salgınla ortaya çıkmıştı. Meksika’da başladı 6 ay sonra Türkiye’ye gelmişti. Dünyayı gerçekten kasıp kavurdu. O zamana kadar görülen grip virüslerinden farklıydı ve önce domuz çiftliğinde ortala çıktığı ve sonra insanlara geçiş özelliği gösterdiği için domuz gribi denmişti. Ağır geçirildi ve birçok kişi öldü. Genellikle bu tip pandemilerden 10 yıl sonra yepyeni bir virüs ile salgınlar başlar. Belki pandemi olmaz ama salgın boyutuna ulaşır her zaman. O nedenle biz bu sene biraz daha önem veriyoruz. Bu yıl yeni bir virüs gelecek ve insanların bağışıklığının olmadığı bir virüs ile karşılaşıp yine salgın boyutunu aşabileceğine dair bir beklentimiz var.”
Aşı karşıtlığının tüm toplumu zayıflattığını belirten Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, bunun sadece aşı olmayan kişileri değil tüm toplumu etkilediğini belirtti ve “Birkaç kişinin aşı olması arkasında 100, 200 kişiye de koruyor. Kimse aşılanmazsa bariyerler kalkıyor ve herkes duyarlı hale geliyor. O nedenle aşıyı yani elimizdeki en büyük silahı kullanmamız lazım” dedi. Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Sönmezoğlu, ayrıca 2010 yılından sonra grip aşılarının içine domuz gribine karşı da koruyan bir aşı koyulduğunu ve o dönemden itibaren aşı olanların domuz gribine karşı da korunduğunu söyledi.
Risk gruplarındaki kişilerin grip virüsü nedeniyle daha fazla komplikasyon yaşadığını ve yaşam kaybı riskinin bu gruplarda daha fazla olduğunu belirten Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, risk grubunda ve aşı olması gereken kişileri ise şöyle sıraladı:
– 65 yaş üstü ve hiç rahatsızlığı olmayan
– 65 yaşın altında kronik hastalığı olan
– Steroid kortizon kullanlar
– Kalp hastalığı olanlar
– Böbrek ve akciğer hastalığı olanlar
– Küçük çocuklar, gebeler, uzun süre aspirin kullananlar
– Bakım evlerinde kalanlar
“Hapşıranların dokunduğu yerden de hastalık bulaşıyor”
Grip virüsü taşıyan kişinin 1 metre yakınında bulunmanın ya da dokunduğu yerlere dokunmanın da virüsü yaydığını ifade eden Prof. Dr. Sönmezoğlu sözlerine şöyle devam etti: “İnfluenza virüsü hasta kişiden mutlaka duyarlı kişiye bulaşıyor. Hasta olan kişinin hapşırması ya da konuşurken 1 metre yakınında bulunması ve hapşırdıktan sonra eliyle aldığı solunum sekresyonlarının dokunduğu yerlere duyarlı kişinin de dokunmasıyla bulaşıyor. Burada hijyen çok önemli. Kış aylarında özellikle çocukların ellerini sık yıkaması gerekiyor. Öksüren ve hapşıranların elleriyle ağızlarını kapatmaması gerekiyor. Eğer hiçbir şey bulamıyorsa dirseğine veya eldiveni ile ağzını kapatarak hapşırması çok önemli.”