“Reza Zarrab benim babamın oğlu değil, ama benim bir vatandaşımdır. Dolayısıyla devletlerin, yöneticilerin herhalde bir görevi de kendi vatandaşlarının hukukunu korumaktır. Eğer varsa bir suçu, bunlar bizim Adalet Bakanlığı‘mıza da bildirilir. Ve gereği yapılır. Ama yoksa durup dururken, hemen bazı şeyler uydurulmak suretiyle insanlar alınırsa o zaman tabii ki kendi vatandaşına sahip çıkmayan bir ülke konumuna düşersiniz. Diğer Hakan Bey ise bizim adeta devlet bankamız konumunda olan bir bankanın genel müdür muavinidir. Şu ana kadar ABD’ye yedi kez girip çıkmıştır. Herhangi bir şey yokken, son anda böyle bir şeyin genel müdür muavinimize uygulanmış olması, burada bazı art niyetli bazı girişimlerin olduğunu göstermektedir. Belki burada da biz tabii FETÖ ile ilgili bağlantıların olduğunu görüyoruz. Bizim yaptığımız tespitler bu istikamettedir”. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Yazarlar: BENJAMIN WEISER ve PATRICK KINGSLEY, 20 Nisan 2017
Çeviren: ERCAN CANER, Sun Savunma Net, 27 Nisan 2017
Rudolph W. Giuliani, İran’a karşı ABD yaptırımlarını delme suçu ile Manhattan’da cezaevinde tutulan Türk altın tüccarı Reza Zarrab’ı savunan ekipte yer almaktadır.
2017 yılı Şubat ayının sonlarına doğru, Birleşik Devletler ve dünyanın geri kalanı Başkan Donald Trump’a alışmaya ve uyum sağlamaya çalışırken ve Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yetkilerini genişletmek maksadıyla yaptığı anayasa değişikliği hamlesine odaklanmışken, Bay Erdoğan, Amerika’dan gelen bazı ziyaretçileri ile olağandışı bir görüşme yapmayı kabul eder.
Bay Erdoğan’ın Amerikalı misafirleri, ABD başkanlık seçim kampanyası esnasında Bay Trump ile birlikte çalışan eski New York belediye başkanı Rudolph W. Giuliani ve Başkan George Bush yönetiminde genel savcı görevini yürüten başka bir ünlü avukat Michael B. Mukasey’dir.
Bay Giuliani ve Bay Mukasey’in ziyaretlerinin maksadı oldukça sıra dışıdır: Türkiye’nin, bölgede Birleşik Devletlerin çıkarlarına daha fazla yardımcı olacağı diplomatik bir anlaşma yapmayı ümit etmektedirler. Karşılık olarak ise Birleşik Devletler, davası Bay Erdoğan’ın oldukça ilgisini çeken, iki adamın müvekkili olan ve Manhattan cezaevinde tutulan Türk altın tüccarı Reza Zarrab’ı serbest bırakacaktır.
Bay Mukasey tarafından mahkemeye sunulan ve geçtiğimiz günlerde kamuoyuna açıklanan belgelerde Mukasey, toplantının maksadının davaya iki devlet arasında bir çözüm bulmak olduğunu ifade etmiş ve ‘‘ABD ve Türk hükümetlerindeki üst düzey yetkililer, bir anlaşma olasılığının olmasından hoşnut kalmışlardır’’ sözleriyle bazı ilerlemeler kaydedildiğinin de ipuçlarını vermiştir.
Ceza indirimi için yapılan pazarlıklar, en iyi bağlantıları olan savunma makamı tarafından dahi normal olarak savunma avukatları ve savcılar arasında, genellikle adliye koridorlarında veya sıkıcı hükümet dairelerinde yapılır. Fakat Bay Zarrab adına yürütülen çabalar, siyasi erişim ve diplomatik görüşmelerin de ceza indirimi pazarlığında kullanıldığını göstermektedir.
Bay Zarrab 33 yaşındadır ve doğduğu İran’dan taşındığı Türkiye’de çok iyi tanınan bir kişiliktir, Bay Zarrab her iki ülkenin de vatandaşıdır. Bir Türk pop yıldızı ile evlidir ve Bay Erdoğan’ın arkadaş ve iş ortakları çevresinin bir üyesidir. Bazı fotoğraflarda, Bay Erdoğan’ın eşi Emine, en az bir yardım faaliyetinde Bay Zarrab ve eşi ile birlikte görülmektedir.
Amerikalı savcılara göre Bay Zarrab oldukça büyük bir servete sahiptir. Savcılar, Bay Zarrab’ın özel bir uçağa, 20 adet gayrimenkule, botlara, lüks otomobillere ve milyonlarca dolar değerinde sanat eserlerine sahip olduğunu ifade etmektedirler.
Bay Zarrab 2013 yılında, o zamanlar Türkiye’nin başbakanı olan Bay Erdoğan ile yakın bağlantıları olan iş adamları hakkında yürütülen geniş çaplı bir yolsuzluk soruşturmasında Türk yetkililer tarafından tutuklanmıştır. Fakat Bay Zarrab, cezaevinden kurtulmak için, Amerikalı savcıların belirttiğine göre Türk hükümeti üzerindeki etkisini kullanmıştır.
Savcılar geçtiğimiz yıl, Birleşik Devletlerin İran üzerindeki yaptırımlarını delmek dâhil suçlandığı New York’ta kefaletle serbest bırakılmamasını ileri sürdükleri, Bay Zarrab’ın ‘’yozlaşmış politik bağlantıları’’ olarak adlandırdıkları sorunu ortaya atmışlardır. Zarrab suçsuz olduğunu iddia etmiştir.
Davaya kişisel bir ilgi duyan Bay Erdoğan, Türk medyasına göre, geçtiğimiz yıl yaptığı bir açıklamada davada kötü niyet olduğunu ifade etmiş ve meseleyi Başkan Yardımcısı Joseph R. Biden Jr. ile Birleşmiş Milletlerde yaptığı görüşmede de gündeme getirmiştir.
Eylül ayında Bay Zarrab’tan bahsederken; ‘‘Bizim vatandaşımız olduğundan hukukunu aramak zorundayız’’ açıklamasını yapmıştır.
Bay Zarrab konusu üç hafta önce yeniden Dışişleri bakanı Rex W. Tillerson’un Ankara’ya yaptığı ziyaret esnasında gündeme gelmiştir. Bu ziyaret esnasında Türk Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, o zamanlar Birleşik Devletler Manhattan savcılığı görevini yürüten ve Bay Zarrab’a suçlamaları yönelten Preet Bharara’yı Türkiye karşıtı güçlerin piyonu olmakla suçlamıştır.
Geçtiğimiz ay Başkan Trump tarafından kovulan Bay Bharara, Bay Çavuşoğlu’nun sözlerini siyasi propaganda olarak nitelendirmiştir. Bay Giuliani ve Bay Mukasey’in, Zarrab davasını bir uluslararası diplomasiye döndürme stratejisinin The New York gazetesi tarafından haber yapılması sonrasında Twitter hesabında Bay Bharara; ‘‘İnsan sadece, hukukun üstünlüğü ve bağımsız bir şekilde uygulanmasının, hala Birleşik Devletler ve Adalet Bakanlığı için önemli olmasını umut ediyor’’ ifadelerini yazmıştır.
Bay Zarrab için sürdürülen çabalar, Bay Erdoğan’ın yetkilerini genişleten ve Bay Trump’tan bir kutlama telefonu almasına neden olan, hararetli tartışmalara neden olan referandum sonrasına denk gelmiştir.
Bay Erdoğan ve Bay Trump birbirlerine Türkiye ve Birleşik Devletlerin daha yakın müttefik olabileceği yönünde düşüncelerini iletmişlerdir.
Bay Zarrab’ın baş avukatı Benjamin Brafman tarafından hazırlanan yeni mahkeme dosyası, Bay Giuliani ve Bay Mukasey’in, Bay Erdoğan’ın diplomatik bir anlaşmanın Türkiye ve Birleşik Devletlerin her ikisinin de karşılıklı çıkarlarına uygun olacağı görüşünü kabul ettirme yönünde umutlu olduklarını açıkça ifade eden yeminli belgelerini de içermektedir. Yeminli taahhütlerinde Giuliani ve Mukasey, Bay Zarrab açısından olumlu bir çözümün, Birleşik Devletler ile Türkiye arasında, Birleşik Devletlerin ulusal güvenlik çıkarlarına katkı sağlayacak bir anlaşmanın bir parçası olabilir ifadelerini kullanmaktadırlar.
Bay Giuliani ve Bay Mukasey, Bay Zarrab davasındaki suçlamaların hiç birisinin silah, nükleer teknoloji veya diğer yasak malları içermediğini ve Türkiye’nin konumunun Birleşik Devletler açısından stratejik olarak kritik bir yerde olduğunu belirterek, üst düzey Türk ve Birleşik Devletler yetkililerinin olası bir anlaşmaya istekli olmalarının hiç te şaşırtıcı olmadığını ifade etmişlerdir.
Türkiye’den bazı analizciler Bay Zarrab’ın serbest bırakılması ve ülkeye dönmesi durumunda Bay Erdoğan’ın Orta Doğudaki Amerikan çıkarları ile daha uyumlu bir hale gelebileceğini ileri sürmektedirler.
Eski bir Türk diplomatı ve liberal eğilimli bir Türk düşünce kuruluşu olan Ekonomik ve Dış Politika Araştırma Merkezi başkanı Sinan Ülgen, ‘‘Zarrab’ın ve beraberindekilerin serbest bırakılmasına izin verilmesinin Ankara tarafından bir iyi niyet gösterisi olarak algılanacağını ve Washington’un bölgedeki kendi ajandasını, Türk hükümetinden açık bir destek veya en azından daha az müdahale görerek, uygulamasını kolaylaştıracağını açıklamıştır.
Örneğin Bay Erdoğan, Amerikan’ın, İslami Devletin başkenti olan Raqqa’nın, Suriyeli Kürtlerle iş birliği yaparak geri alınması planlarına daha az direnç gösterebilir. Türkiye, PYD olarak tanınan grubu, Türkiye topraklarında faaliyet gösteren yasaklanan militan grubun, Suriye’deki uzantını olarak görmektedir.
Bay Ülgen’e göre Bay Zarrab’a karşı açılan davanın süratli bir şekilde sonlandırılması durumunda Türkiye’nin ABD’nin Suriye’deki faaliyetlerine ve en önemlisi PYD’ye olan desteğine karşı daha az direnç gösterebilir.
Birleşik Devletlerin Türkiye’ye ihtiyaç duymasının bir nedeni de ülkenin güneyinde yer alan bir hava üssünü IŞİD terör örgütüne karşı yürüttüğü havadan bombalama operasyonlarında kullanmasıdır.
Erdoğan hükümetini destekleyen analizciler Bay Zarrab’ın kaderinin Türk devleti açısından sınırlı bir öneme sahip olduğunu ileri sürmektedirler. Bu analizcilere göre Zarrab’a yöneltilen suçlamalar sahte ve Türkiye cumhurbaşkanının lekelemek maksadıyla hazırlanmıştır.
Hükümete yakın bir düşünce kuruluşu olan SETA’dan stratejik araştırmacı Hasan Yalçın, Zarrab davasıyla ilgili olarak; ‘‘Zarrab meselesi Türkiye için bir devlet meselesi değildir. Türk devletinin odaklandığı bir mesele değildir, sadece Türk devletinin Zarrab ile ilgili olduğuna dair bir spekülasyondur’’ açıklamasını yapmıştır.
Türk Devlet haber ajansının bildirdiğine göre İstanbul başsavcılığı, Bay Bharara ve Birleşik Devletler bağlantılı 16 kişi hakkında, Batılı diplomatlar tarafından, Zarrab davasına misilleme olarak nitelendirilen bir soruşturma başlatmıştır.
Bay Giuliani ve Bay Mukasey’in yeminli taahhütleri, Federal Bölge Mahkemesi Yargıcı Richard M. Bermann’ın talebi üzerine savunma avukatı Bay Brafman tarafından hazırlanmıştır. Yargıç Berman ilk olarak yeminli taahhütlerin mühürlü ve tek taraflı olmalarını, yani hükümet tarafından dahi görülemeyeceğini ifade etmiş fakat sonrasında açıkça hazırlanmaları yönünde direktif vermiştir. Savunma ekibinin lideri Bay Brafman, ‘‘Belgelerde her şey yazıyor’’ diyerek ilave yorum yapmaktan kaçınmıştır.
Bay Giuliani ve Bay Mukasey mahkemeye sundukları belgelerde hem Genel Savcı Jeff Sessions hem de Bay Bharara’nın, genel ifadelerle Bay Erdoğan ve diğer Türk yetkililerle olan görüşmeleri öncesinde bilgilendirildiğini ifade etmişlerdir. Yazdıklarında aynı zamanda, Bay Erdoğan’ı görmeden önce rolleri hakkında Türkiye’deki Dışişleri Bakanlığı temsilcisi ile görüştüklerini ve ondan bir brifing aldıklarını ifade etmişlerdir.
Bay Zarrab’ın Bay Giuliani ve Bay Mukasey’in hukuk firmaları ile olan vekâlet anlaşmalarının kopyaları da mahkemeye sunulmuş fakat açıklanmamıştır.